Gürcü halkı, Avrasya uygarlığının temellerini hazırlayan ve Helenistik dönemden önce yeryüzünde devlet birlikleri kuran dünyanın en eski halklarından biridir.
Yüzyıllardır yakın komşu olarak yan yana yaşamanın temellerine dayanan siyasal-ekonomik ve kültürel ilişkilerin bir sonucu olarak, Türkiye ve Gürcüstan birbirine oldukça yakınlaşmıştır. Türkiye Gürcüstan için, örneğin Ermenistan ve Azerbaycan gibi, sıradan bir komşu ülke değildir. Türkiye de yandan, uzun zamandır, bir komşu ülke olmanın yanı sıra, sıkıntıya düşen Gürcülerin sığındığı bir ülke olmuştur. Bu “sıkıntı”, tarihsel açıdan sıklıkla iltica edilen ülke rolü oynamıştır. Bu durum, başka etkenlerle birlikte, Gürcü nüfusunun Türkiye topraklarında yerleşmesine yol açmıştır. Beni dinleyenler (okurlarım ) Gürcüstan tarihine eğer bir göz gezdirirse, bu konudaki düşüncelerime kuşkusuz katılacaklardır.
Gürcülerin tarihinin, tarih öncesi dönemden başladığı Yunan-Roma ve Arap-Fars kaynaklarından anlaşılmaktadır; bu tarihin başlangıcı yeni kronolojik sistemden onlarca bin yıl öncesinden aramak gerekir. Gürcü halkı, Avrasya uygarlığının temellerini hazırlayan ve Helenistik dönemden önce yer yüzünde devlet birlikleri kuran dünyanın en eski halklarından biridir. Bundan dolayı da Gürcüstan, kısa süre sonra, 2000 yılında, güvenilir yazılı kaynaklara dayanarak devlet kurma geleneğini 3000 yılını kutlayacaktır.
Bu yaşlı tarihin yapıcısı Gürcüstan, büyük şair Grigol Orbeliani’ nin söylediği gibi, her zaman “cesur, konuksever, karayazıya karşı savaşan bir ulustu’ tu. Gürcü ulusu, uzun tarihsel yolu, “karayazıya karşı” savaşarak geçmiştir. Bu halkın vatanı, Tanrı’nın başlangıçtan bu güne bahsettiği Gürcüstan’ı, doğasının ve insanın fiziki ve ruhsal çekiciliğinden dolayı, bu dünyanın cenneti olarak adlandırmışlardır. Bir şair haklı olarak şöyle demiştir:
“Adem’e ve Cennet’e düşsel şarkılar söylerken,
Hep Gürcüstan’ ı ima ediyordu bizim şairler.”
Kitabı Mukaddes’ teki efsanelere göre, bu yer yüzünün yaratıcısının, Azize Bakire Meryem için bir yazgısı vardı.
Anne Meryem’ in ölümlü dünyada yaşaması, bu toprağa sahip çıkması, onun koruması ve bugüne getirmesi, Gürcü halkı için büyük bir kahramanlık değeri taşımıştır. Bizim atalarımız bu toprağı koruyabilmek için kanını vermiş, öte yandan yüzyıllar boyunca sayısız düşman bu toprağa göz dikmiştir. 20. yüzyılın sonunda Abhazya’da ve Samaçablo’da ( Güney Osetya ), dış güçlerin müdahalesiyle uygulanan şiddetle Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün tehlikeye girdiği bir gerçektir. Ancak bütün Gürcüler, bizzat Abhaz, Oset ve Gürcü halklarının duyarlılığıyla, bu kardeş uluslar arasında yüzyıllara dayanan güçlü dostluğu, kardeşliği ve Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünü yeniden göreceğimize inanmaktadırlar.