Dededen toruna uzanan çok katmanlı bir hikâye bu. Baba Paul Zazadze’nin 1917’de, 13 yaşındayken Ahaltsihe’nin Ude kentinden İstanbul’a okumaya gelmesiyle başlıyor. Paul’ün dayısı olan Şalva Vardidze, o dönemde İstanbul Katolik Kilisesi’nin rahibidir ve Paul’ün de hocası olacaktır.
1924’te, Gürcüstan’dan göç edenlere Amerikan vizesi kolaylığı sağlanmasına rağmen, Paul Zazadze “Ben Amerika’ya gitmem, Gürcüstan’a gideceğim” der. O sırada, Paul Zazadze’yi ziyarete gelen kardeşleri Gürcüstan’a dönerler. Paul’ün de dönmeyi düşündüğü günlerde ihtilal olur. Kardeşleri İstanbul’a izinsiz gittikleri için kurşuna dizilirler. Bu üzücü olaydan çok etkilenen Paul, Gürcüstan’a dönemez.
Baba Paul, iş disiplini ve ticaret ahlakıyla kısa zamanda Tahtakale'nin büyük tüccarları arasına girer. 1930’da tıraş bıçağı üretmeye başlar. Bomonti ve Tahtakale’deki imalathanede kozmetik ürünler de üretilmektedir. O yıl Almanya'da sergilere, fuarlara katılır ve İstanbul’a madalyalarla döner. Bugün Kartal Çelik bünyesinde bulunan Zaza markası, dünyanın ikinci, Türkiye'nin ise ilk tıraş bıçağı olarak tarihe geçer.
Simon Zazadze, babasının temelini attığı Zaza’nın başına geçer, Türkiye’nin ilk modern tıraş bıçağı fabrikasını kurar. Yerli marka Zaza, tıraş bıçağı, berber levazımatı, ıtriyat malzemeleri gibi ürünlerin markası olur. Zaza sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de tanınır.
Baba Paul 1960’ta, din ayırımı gözetmeksizin insanlara yardımda bulunanlara verilen Vatikan Komandatörü unvanına değer bulunur. Birçok ödül ve nişana sahip Simon-Paul Zazadze’lere geçtiğimiz günlerde “Gürcüstan Devlet Nişanı” verildi. Simon Zazadze’ye 1997 yılında Gürcüstan’ın ilk fahri vatandaşlığı da verilmiştir. Dokuz dil bilen Simon Bey’e Batum, Ahaltsihe ve Tiflis üniversitelerinden doktora; Kutaisi Üniversitesi’nden profesörlük unvanı verilir. Yeni nesil Zazadzeler de Baba Paul Zazadze gibi, fırsat buldukça sosyal ve kültürel alanlara katkıda bulunmaktadırlar.
Tekrar baba Paul Zazadze’ye dönecek olursak, onun için Gürcüstan hasret, hüzün ve anne-baba özlemi demektir. Bir daha hiç gidemediği Gürcüstan özlemi içinde yaşamış, ömrü boyunca, Gürcüstan’ı tekrar görme arzusunu dile getirmiştir. Maalesef Sarp Sınır Kapısı açılmadan iki ay önce hayata veda eder.
Simon Zazadze, babasının ölümünü kısa ve kesik cümlelerle anlatıyor. “Babamızı diyalizde bir hata sonucunda kaybettik. Bu, bizi iki kat üzdü. Yıkıldık. O acı günleri unutamıyorum. Keşke, babam iki ay daha yaşayabilseydi, Sarp sınır kapsının açılışını görebilseydi”. Simon Zazadze, babasının hatırasına hürmeten ofisini olduğu gibi koruyor. “Babam çok çalışan, az konuşan, gösterişten uzak fevkalade bir insandı” diyor. Babasından öğrendiklerini anlatırken gözleri dalıyor. “Yanımda çalışanların yediğinin bir fazlasını yemem. Hanımım da öyledir… Profesör asistanlığı yaptığım dönemde üniversite dönüşü dükkâna geldiğimde, zamanın meşhur lokantası Pandeli’den kızarmış karides istemiştim. Babam dedi ki, oğlum istersen ye, ama yanında çalışanlar ne düşünürler, hiç aklına geldi mi? Bu bana ders oldu. Sonraları yanımda binlerce kişi çalıştı. Bir daha böyle bir şey yapmadım. Ne yediysem yanımdakiler de onu yedi.”
Simon Bey’in eşi Claude Zazadze, Beyrut Üniversitesi Mülkiye bölümü mezunu. 1968’de, bugün Anadolu Lisesi statüsünde olan Özel Bilgi Koleji'ni açmış. Beyrut doğumlu Claude Hanım da Vatikan Şövalyesi unvanına sahip.
Simon Zazadze, dokuz yaşında Alman lisesine yazılır. İkinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde oradan çıkıp İngiliz Lisesi’ne girer. On altı yaşında üniversiteye başlar. İktisat Fakültesi’nden sonra Londra’da üniversite eğitimi alır; ardından American Century Üniversitesi’ne doktora tezini verir, İstanbul’a döner. 1951’de babasıyla iş hayatına atılır. Baba Paul dur durak bilmeden çalışıp şirketlerini istikrarlı şekilde büyütür. Zazadzeler, 1971–1985 yılları arasında vergi rekortmenleri listesinde ilk yirmi isim arasında yer alırlar.
1957’ye gelindiğinde Zaza Şirketler Grubunda 10’a yakın fabrika faaliyet göstermektedir. Bu arada, talihsiz 6–7 Eylül olayları Paul Zazadze’yi çok üzer; tekstil, kozmetik ve sabun fabrikalarını, yedek parça fabrikasını kapatır. Tıraş bıçağı, saç kesme makinesi fabrikalarını devam ettirir, işlerin başına da oğlu Simon geçer. Simon Zazadze, “Aile şirketlerinde birinci nesil çalışır, ikinci nesil büyütür, üçüncü nesil bunları değiştirir. Şirketler büyüdüğünde satıp hemen holdingleşme yoluna gidiliyor” diyor. Şirketlerin büyümesiyle ilgili olarak, oğluna, “yapabiliyorsa büyütecek, herkes işini yapmalı” diyerek yol gösteriyor. Kendisi ticaret ve sanayide, oğlu Paul bunların yanı sıra inşaat alanında yoğunlaşmış. Baba Paul’ün oğlu Simon’a aşıladığı gösterişten uzak, mütevazı kişiliğini torun Paul’de de görmek mümkün.
Simon Zazadze, 1990’da, çok sevdiği dostu Ergün Atabay ile ilk kez Gürcüstan’a gitmiş. Batum, Kobuleti ve Tiflis’i gezmiş. Seyahatten çok etkilendiğini, baba toprağında bulunmaktan büyük bir heyecan duyduğunu anlatıyor. Babasının doğduğu Ude’ye de gitmiş. Ude, babadan kalma bir miras, bir emanet gibi Simon Bey için… Simon Zazadze Gürcüstan’a ilk gidişini anlatırken sözü, Acara Otel’de gördüğü Abhazya mültecilerine getiriyor. “Çok üzücü bir tabloydu. Mültecilerin yanına gittiğimde etrafımızı çocuklar sarmıştı. Bizi misafir olarak gördükleri için, çocuklar çikolata uzatıyorlardı. Ben de onlara küçük bir hediye (para) vermek istedim. Ama çocuklardan hiçbiri hediyemi kabul etmedi. Çok etkilendim” diyor.
6–7 Eylül olaylarından sonra İstanbul’dan ayrılan Katolik Gürcülerin çoğu Avustralya’ya gitmiş. İngiltere’ye, Amerika’ya, Kanada’ya, İspanya’ya, Fransa’ya ve İtalya’ya göç edenler olmuş. Bugün İstanbul’da çok sayıda, İzmir’de ise birkaç Katolik Gürcü aile yaşıyor. Aralarında, Gürcü olmayanlarla evlilik yapmış olanlar da var.
Katolik Gürcü cemaatinin birbirleriyle münferiden görüşebildiklerini, ama cemaat olarak sıklıkla bir araya gelemediklerini söylüyor Simon Bey. “Birlikte bir şeyler yapabilmek gerektiğinde, çoğu kişi işlerden kafasını kaldıramadığından yardımda bulunamıyor. Sitem etmiyorum. Yoğun iş hayatı içinde olan insanları anlamaya çalışıyorum” diyor.
Gürcü Katolik Kilisesi 1861’de Şişli-Bomonti’de, şimdiki yerinde, Ahaltsiheli Petre Harisçiraşvili tarafından kurulmuş. Harisçiraşvili’nin çabalarıyla kilisenin arazisi, okulu, kütüphane ve matbaası olur. Manastırda 1870’li yıllarda Gürcüce kitaplar basılır. Manastır okulunda ilahiyat dersleri dışında yabancı diller, pedagoji, eczacılık ve tıp eğitimi de veriliyormuş. Manastırı Dimitri Bakradze (1888), Akaki Tsereteli (1909) ve Mihako Tsereteli ziyaret etmiş. 1921’de bağımsızlığına son verilen Gürcüstan hükümetinin Avrupa’ya geçişten önce sığındığı ilk yer burasıymış. Matbaada Bolşevizm karşıtı yayınlar basılmış. Bunların çoğu bugün manastır kütüphanesinde bulunuyor. Kitaplar Gürcüstan’a ulaşamamış, Gürcü edebiyat tarihinin “bilinmezi” olarak kalmış. Bu emanetlerin günümüze kalmasında Simon Bey’in katkısı büyük. Profesör Doktor Şuşana Putkaradze’nin çalışmalarıyla kütüphanenin büyük bölümü elden geçirilmiş. Koruma ve tasnif çalışmaları halen devam ediyor. Simon Bey kütüphanesini dijital ortama aktarıp gelecek nesillere bırakmak arzusunda.
Osmanlı döneminde Katolik Gürcü Manastırı, Türkiyeli Gürcülerin de okuma yazma öğrendikleri bir mekân olmuş. O günlerde “Gürcü Kardeşliği” oluşturulmuş. Burası, her dinden, her seviyeden Gürcülerin buluşma yeriymiş. Acılarını ve sevinçlerini burada paylaşmışlar.
Geçmişte baba Paul Zazadze’nin, sonra da Simon Zazadze’nin büyük gayretleriyle günümüze ulaşan Gürcü Katolik Kilisesi Vakfı’nın arazileri, Vakıf kurulmadan önce Simon Zazadze’nin annesinin teyzesi Prenses Elizabeth Bejanidze’ye aitmiş. Prenses Elizabeth vefat edince, bu arsalar Simon Zazadze’nin annesiyle dayısına kalmış. Baba Paul, 1936’da eşiyle birlikte vakıf kurmaya karar vermiş. Bu vakfa en çok sahip çıkan yine Zazadze ailesi olmuş.
Gürcü Katolik Kilisesi Vakfı’nın İstanbul’un birçok yerinde, Çamlıca’da, Kalamış’ta, Karaköy’de, Bomonti’de nam-ı müstear arazileri varmış. “O zaman kiliseler tapu alamazdı. Birinci ve ikinci nesil, evet bu Gürcü Vakfı’nındır, dedi. Ama üçüncü nesil aksini söyledi. Şimdi vakıflar kanunu değişecek. 1970’lerde tapusu olan gayri Müslim Vakıfların tapuları iptal edilmişti. Bunlar uzun meseleler, vakıflar kanunu çıktıktan sonra avukatların halletmesi gereken konular” diyor.
Simon Bey, Gürcü Katolik Manastırını yenilemek arzusunda. “Gürcü Kardeşliği”ni canlandıracak bir proje hayata geçirilmek üzere. Katolik Gürcü Vakfı’nın Şişli-Bomonti’deki arazisinin üst haklarını, kurucuları arasında bulunduğu Türk-Gürcü Eğitim ve Kültür Vakfı’na devreder. Burada bir Gürcü kültür merkezi ve üniversite kurulması için çalışmaya başlanmış. Temel atma aşamasına gelinmiş durumda. Kısa zamanda istedikleri gibi bir binaya kavuşacaklarına inanıyor Simon Zazadze. Gürcü üniversitesi kurmayı arzuluyor. Bunu anlatırken heyecanını yüzünden okumak mümkün. “Tüm çabalarım, derdim, isteğim, Vakıf sayesinde tüm Türkiyeli Gürcülerin birlik, beraberlik içinde yaşamalarına katkıda bulunmaktır” diyor.
Simon Bey’in oğlu, “Torun Paul”, ilköğretimini Özel Bilgi Koleji’nde, liseyi Robert Kolej’de okumuş. Lisansını “The American University”de (Washington), yüksek lisans ile mastırını Harvard’da tamamlamış. Kutaisi Üniversitesi’den doktora unvanına sahip. Paul’ün Nathalia ve Paula isminde iki ablası var.
Sadece “isim” değil Paul Zazadze’de yaşayan, dedesinin çalışkanlığı ve becerisi de yaşıyor. Dede isminin toruna verilmesi gibi güzel bir geleneğin hâlâ yaşatıldığı bu soylu ailede Simon Zazadze, nesiller arasında sağlam bir köprü kurmuş. Onu tanımış olmanın mutluluğu içinde ve geçmişe yaptığımız hüzünlü yolculuğun bıraktığı tat ile yanından ayrılıyoruz.
Mithat Tahtalı 8 Yıl Önce
Ahıska kalesi içindeki müzede Zaza beyin duvarda asılı fotoğrafını görmüştüm.Birde burada Adıgeni Rayoni Ude köylülerine yardım ettiğini köylülerden duymuştum.Aslını koruyan ve çevresine faydalı olan bir değerli insan
B.KILISLIOĞLU 7 Yıl Önce
Rahmetlı babaannem den kalan bır terzi makasının kararmıs yüzündeki markayı tıklayınca karsıma bu bılgıler cıktı .Hem ogrendIm hem bılgı sahıbı oldum.Makas hala kesiyor.Hepsıne Allah rahmet eylesin.