[Bizden Biri]: Osman Nuri Mercan

Osman Nuri Mercan

Osman Nuri Mercan



16 Nisan 2004, 11:21

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Sayın Osman Nuri Mercan, kendinizi Gürcü Haber.com ve Chveneburi.net okurlarına tanıtır mısınız? Gürcü soyadınız yani gvariniz nedir? Mesleğiniz nedir? 

Osman Nuri Mercan: Benim gvarim yani Gürcü soyadım konusu biraz tartışmalıdır . Ben Gürcü soyadımı İmedaşvili olarak biliyorum. Fakat şöyle de bir geçmişi var bu soyadımın; Bizimkiler göç ettikten sonra dedem, 3 yaşındayken Adapazarı’nın İlimbey köyüne yerleşiyor. Sonra 2 kilometre aşağıda bulunan Karaçam köyüne iniyor. Köyde inşa edilen evin banyosunun kapısının içine Latin harfleriyle bizim soyadımız Medaşvili diye yazıyor. Fakat Medaşvili’nin önünde bir harf daha var ancak o silinmiş. O harfin ne olduğunu bilemiyorum ama biz soyadımızın İmedaşvili olduğunu düşünüyoruz. Aslında ben gerçekten orada bir harf olup olmadığını bilmiyorum ama bizimkiler orada bir harf olduğunu söylüyorlar. Bu, benim anne babamdan gelen bir bilgidir. Bu nedenle biz Gürcü soyadımızı İmedaşvili olarak kabul ettik ve bu şekilde kullanıyoruz. Ben, yurtiçi ve yurtdışında işletme eğitimi gördüm. Ancak fiiliyatta, uzun yıllar boyunca yabancı firmalarda bir ekonomi – finans uzmanı olarak çalıştım. 1992 yılından itibaren kendi işimi kurdum. Bugün halihazırda mümessillik, dış ticaret, iletişim ve çeviri işleriyle iştigal ediyorum. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Sülalenizin hikayesi nedir? Nereden, ne zaman göç etmiş ve nereye yerleşmiştir?

Osman Nuri Mercan: Maalesef bu konu da çok net değil. Ancak hala amcamlar tarafından anlatılan dedemizin Artvin’in Borçka ilçesinin Maradit (Muratlı) bölgesinden geldiği yönünde bir bilgi var. Babamın annesinin yani babaannemin ise, yine Maradit bölgesinde ancak bugün Gürcüstan sınırları içinde kalan Zeda Ubneli köyünden geldiği yönünde bir bilgimiz var. Esasında ben bu köye de gittim. Orada Adapazarı'nda köydeki akrabalarımızın akrabalarıyla tanıştım. Bunlar da babaanne tarafından akrabalarımdı. Dolayısıyla babaannemin oradan geldiği yüzde yüz kesinlik kazandı. Ama o meşhur 93 harbinden ne kadar zaman sonra geldiklerini bilemiyorum. Dedemler ilk geldiklerinde önce Adapazarı’nın tamamı Gürcülerden oluşan ve biraz dağlık, biraz da yamaç olan İlinbey köyüne yerleşiyorlar. Sonra zamanla 2 kilometre aşağıdaki, eski İstanbul Bağdat yolu kenarındaki Karaçam köyüne iniyorlar; Ki, babam ve ben orada doğduk. Sülaleye eskiden Bayraktaroğlu hatta Alibayraktaroğlu denilirdi. Ancak soyadı kanunuyla Mercan soyadı alındı. Nüfus memurunun Mercan soyadı bitti demesi üzerine dedelerimizin aynı olmasına rağmen sülalemizin bir kısmı, ona yakın diye İnci soyadını aldı ve hala kullanıyor. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Köyünüze kaç yılda bir gidiyorsunuz? Köyünüzde Gürcüce yoğun olarak konuşulur mu?

Osman Nuri Mercan: Akrabalarımın ve hatta küçük bir arazimin olduğu köyümüze sık sık gidiyorum. Bazen ayda bir iki kere, ama yılda en az 8-10 defa gidiyorum. Ancak özellikle 1960-70’den sonra köyümüze göç geldi. Köy tamamen Gürcü köyü iken, şimdi Gürcüler azınlık durumuna düştü. Karadeniz’den, Güneydoğu’dan gelen insanlar köye yerleşti. Ve Gürcülerin köyün nüfusundaki oranı yüzde 45’e kadar geriledi.

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Ailenizde kimler Gürcüce konuşuyor? Anadiliniz Gürcüce’yi unutmamak, çocuklarınıza aktarmak ve Gürcü adetlerini muhafaza etmek için neler yapıyorsunuz? 

Osman Nuri Mercan: Ailemde ben Gürcüce konuşuyorum. Eşim ve çocuğumuz da konuşuyor. Eşim Salome Jorjadze (Corcadze), Jorjadze (Corcadze)’ler, Gürcü tarihinde var olan tanınmış bir soyadı. Tbilisi doğumlu olan eşim Tbilisi Devlet Üniversitesi mezunu. Mesleği gazetecilik ancak burada bir tercüme bürosunun işletme ve yöneticiliğini yapıyor. Kızımız Meral Tamar, 7 yaşında. Evde tamamen Gürcüce konuşuyor ve hatta benim de gramer ve telaffuz hatalarımı düzeltiyor. Ve Türkçeyi de benden iyi konuşuyor. İlkokul birinci sınıfta okuyan Meral Tamar, sınıfının en başarılı, okulununsa bilinen bir öğrencisi. Dili muhafaza edebilmemiz için bir kere Çveneburilerin kendilerinin Gürcüceyi iyi öğrenmesi gerekiyor. Bununla ilgili yayınları takip etmeli, ihtiyaç duyuyorlarsa kurslara gitmeliler. Yayınlar derken, internetinden tutun da dergisine, gazetesine televizyonuna kadar görsel ve yazılı basını takip etmeleri gerekiyor. Gürcüce okuma ve yazmayı iyi öğrenmeleri gerekiyor. Daha sonrada kendi çocuklarına kesinlikle Gürcüce öğretmeleri gerekiyor. Eğer bir çocuk Gürcüce öğreniyorsa, o çocuk Türkçeyi de diğer yabancı dilleri de daha iyi konuşur. Örneğin benim çocuğum bu yaşında İngilizce de konuşmaya başladı. Bilimsel verileri göre çocuklar 12 yaşına kadar 6-7 dil öğrenebilir. Ve bunların hiç biri de birbirine karışmaz. Çveneburilere öncelikle çocuklarına Gürcüceyi iyi öğretmelerini, gerekiyorsa onları Gürcüstan’a göndermelerini veya burada açılacak Gürcüce dil kurslarına göndermelerini tavsiye ediyorum.Çocuklarıyla Gürcüce konuşmalarını salık veriyorum. Ve çocuklarını eğer mümkünse bir Gürcüyle evlendirmelerini tavsiye ediyorum ki, kültür ve dilimiz sonraki kuşaklara aktarılabilsin. Türkiye’de doğal asimilasyona zaten tabii tutuluyoruz, bizler gerekli çabayı sarf etmez isek kültürümüz ve dilimiz gelecekte yok olabilir. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Gürcü yemeklerini özlüyor musunuz? Yapma imkanı buluyor musunuz? Ve en sevdiğiniz Gürcü yemeği hangisidir? 

Osman Nuri Mercan: Bizim evde haftada en az birkaç gün Gürcü yemeği pişiyor. İstanbul’da Gürcü yemeği yapan birkaç restoran var, Zaman zaman da oraya gittiğimiz oluyor. Dolayısıyla Gürcü yemeğine pek fazla uzak değiliz. Ama hepsini pişiriyor musunuz diye sorarsanız, hepsi pişmiyor. Ancak malzemesi bulunanları pişiriyoruz ve severek yiyoruz. En sevdiğim Gürcü yemeği ise ortama göre değişiyor. Örneğin bir bardak biranın yanında Khinkali istiyorum. Çok sarhoş olduğum zaman bir Chikhirtma (Çikhirtma) çorbası istiyorum. Yada bir Pkhal Lobiyo’yu normal bir yemek olarak istiyorum. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Şimdiye kadar Gürcü kültürüyle ilgili her hangi bir etkinlikte bulundunuz mu? 

Osman Nuri Mercan: Ben tamamı Gürcü olan doğduğum Karaçam köyünde 7 yaşıma kadar Gürcü kültürüyle yoğruldum, dil olarak da sadece Gürcüce biliyordum, daha sonra ilkokulda Türkçe öğrendim. O dönemde köy ortamındaki Gürcü kültürel yapısını benimsedim ve aldım. Bunun dışında köyden ayrıldıktan sonra Gürcü kültürüyle ilk temasım 1973’te gerçekleşti. O dönemde bulunduğum İngiltere’de Gürcü gruplarla tanıştım. Bir kısmı oraya yerleşmişti, bir kısmı ise gidip geliyordu. 1977-1978’lerde Türkiye’ye döndükten sonra Ahmet Özkan Melaşvili ile yazışmaya başladım. Onun adresine nasıl ulaştığımı tam olarak hatırlamıyorum. Ama yazışmalarımızda o günlerde yeni basılan Çveneburi dergisinden de bana göndermişti. Onunla iki-üç defa yazıştım ancak kendisini şahsen görme imkanım olmadı. Bir gün arabamda direksiyon başındayken radyoda onun ölüm haberini duydum ama inanamadım ve kendi kendime “yanlışlık vardır” dedim. Ancak diğer haberlerde de dinleyip onun olduğunu anladığımda çok ağladığımı hatırlıyorum. Gürcü kültürüyle daha sonraki temasım 1983-84 yıllarında Mustafa Yakut aracılığıyla oldu. Bana yaptığı bir ziyaretle onunla yakınlaştım. Mustafa Yakut burada sahip olduğu Gürcü çevresiyle benim tanışmama ön ayak oldu.

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Çevrenizdeki diğer Gürcülerle görüşüyor musunuz? Bir araya geldiğinizde neler yapıyorsunuz? Her hangi bir Gürcü derneğine veya lokaline üye misiniz ? 

Osman Nuri Mercan: Ben çevremdeki Gürcülerle hem dergi nedeniyle hem de Gürcü kültürüne olan yakınlığımız nedeniyle görüşüyoruz. Sadece Türkiyeli Gürcülerle değil, aynı zamanda Gürcüstan’dan gelip buraya yerleşen Gürcülerle de ilişkilerimiz var. Yine eşimin Gürcüstanlı Gürcü olmasının da bunda etkisi var. Fakat benim Gürcü kültürüne olan yakınlığım, değişik dernek ve vakıflarda olan kurucu üyeliğim nedeniyle bazılarına göre aşırı sayılabilecek bir şekilde çevremdeki Gürcülerle görüşüyorum. Gürcü kültürüyle ilgili konuşmalarımız oluyor, daha çok benim yakından takip etmemden dolayı bana Gürcüstan’daki ekonomik, siyasi ve kültürel durumu soruyorlar. Dostlukların kurulmasıyla başka konularda da konuşabiliyoruz.

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Çveneburi dergisi, Gürcü Haber.com ve Chveneburi.net ile ilgili görüşleriniz nelerdir? 

Osman Nuri Mercan: Ahmet Özkan Melaşvili’nin ölümüyle Çveneburi dergisi 1980 yılından 1993 yılına kadar bir dinlenme devri yaşadı. 1993 yılında arkadaşlarla aldığımız karar neticesinde tekrar yayın hayatına sokuldu. Bursa’da başladı daha sonra İstanbul’a geldi. Resmi olarak temsili bir zorunluluk olan sorumlu sahipleri ve yönetim kurulunda bazı değişiklikler oldu. 1996 sonlarından itibaren Çveneburi dergisi artık belirli bir yerde ve bazen azalıp bazen çoğalabilen belirli bir grup tarafından çıkarılmaya başlandı. Bugün benim sahibi ve sorumlu müdürü olduğum Çveneburi dergisi, başarılı bir şekilde düzenli olarak çıkarılmaktadır. Önceleri ancak bin adet olarak basılabilen dergimiz, bugün 6 bin adet basılmakta ve Türkiye’nin tüm kentlerine dağıtılmaktadır. Çveneburi dergisinin içeriğinin, formatının ve kağıdının güzelleştirilmesinin yanı sıra aynı zamanda abonelik sistemi de profesyonelleştirildi. Bunlar tarafımızdan yapıldı ancak hala dergi için çok şeyler yapılabilir. Tabi ki yapılması da gerekiyor. Biz özellikle genç arkadaşların dergiye ilgi duymasını, sahip çıkmasını ve sonrada onu devralıp daha ileriye götürmelerini bekliyoruz. Hatta şu an birileri çıkarsa ve bizden daha genç bir kadronun bunu yapabileceğine inanırsak dergiyi onlara devrederiz. Çveneburi dergisi olarak amacımız, Gürcü kültürünü Türkiye’de tanıtmak, Türkiye ve Gürcüstan’ın dostluğunu geliştirmek ve pekiştirmek. Dergi bu şekilde yaşamına devam ediyor ama bin bir güçlükle devam ediyor. Geçmişte Çveneburi dergisini kendi siyasal, ekonomik ve sosyal menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyen insanlar da çıktı. Ancak dergi bunlardan uzak durdu ve kendisini onlardan tamamen soyutlamasını bildi. Tüm siyasi ve ideolojik olguların dışında tutulan Çveneburi dergisi, bugün hiçbir maddi ve manevi çıkar gözetmeyen bir grubun elindedir ve bir takım ekonomik sorunlarına rağmen yoluna devam etmektedir. Chveneburi.net ise bu elektronik ortamda yapılabilecek en iyi çalışmaydı. Bu büyük özverinin sahibi olan ve onurlandırılması gereken Erdal Küçük’ü bu açıdan kutluyorum. Erdal Küçük, sahip olduğu kısıtlı ekonomik imkanlarıyla ve kısıtlı zamanıyla Chveneburi.net’i yarattı ve geliştirerek devam ettiriyor. Ben bu alkışlanacak başarıyı onun yüreğinin büyüklüğüne ve gençliğinin getirdiği enerjiye bağlıyorum. Kendisi bu konuda çok başarılıdır, imkanları doğrultusunda siteyi daha geliştireceğini, güzelleştireceğini ve büyüteceğini ümit ediyorum. Chveneburi.net çalışması, Çveneburi dergisinin giremeyeceği köşelere kadar ulaşarak, büyük bir boşluğu doldurmuştur. Kendisini tebrik ediyorum. Gürcü Haber.com ise gerçekten bu kadar kısa sürede beklemediğim ve bu kadar güzel olacağını düşünmediğim bir internet sitesi. Gürcü Haber.com’un Gürcü Haberleri kategorisinde haber piyasasına girmesi öncelikle bir cesaret işi; diğer taraftan da söz konusu haberlerin derlenmesi, zamanında okuyucuya aktarılması ve yönetilmesi büyük bir başarı işi. Bu konuda da sizleri kutluyorum. Özellikle Gürcüstan görsel medyasından aktardığınız haberler, gerek tercümeleri, gerekse haber değeri açısından gerçekten mükemmel. Bunların bir kısmını bizler Çveneburi dergisinde bazen tamamını bazen de alıntı yaparak kullanıyoruz. Bu açıdan baktığımda, daha önce var olmayan ve ihtiyaç duyulan bir konuda, Gürcü dünyasından haber yayını yaptığı için Gürcü Haber.com’un kendi kategorisinde tek olduğuna inanıyorum. Ayrıca finansal imkanlarla birlikte Gürcü Haber.com projesinin daha da büyütülebileceğini düşünüyorum. Bu konuda başarılar diliyorum. Ben bu üç yayın organını, gerek Gürcü Haber.com’u, gerek Çveneburi dergisini ve gerek Chveneburi.net’i bir bütünün parçaları olarak görüyorum. Ve bir kartopu misali giderek daha da büyüyeceğini düşünüyorum. Üçünün de, birlikte hareket ederek bugünkü başarılarını gelecekte daha da arttıracaklarını umuyorum. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Ahmet Özkan (Melaşvili) hakkında neler söyleyebilirsiniz? Onu nasıl bilirsiniz? Onun anısının yaşatılması için ne yapılmasını önerirsiniz? 

Osman Nuri Mercan: Ahmet Özkan Melaşvili ile birkaç kez mektupla yazışmama rağmen kendisiyle tanışma fırsatım olmadı. O, bu konuda can veren bir büyüğümüz. Bu konuda Türkiye’deki ilk ateşi yakanımız. Kendisi bu konuda son derece özveriliydi, ki canını vermiştir. Onu rahmetle anıyoruz ve yaptıklarına saygı duyuyoruz. Ahmet Özkan’ın böyle bir haksızlığa maruz kalmamasını isterdik. İyi yönde adımlar atan ve tamamen suçsuz bir insandı. Bir kısım karanlık kişilerin karanlık emelleri sonucunda hiç hak etmediği bir şekilde hayatın verdi. Bugün, onun öğretileri doğrultusunda, Gürcü kültürüne sahip çıkmanın, imkanlarımız dahilinde yapılabilecek her şeyi yapmanın Türkiyeli Gürcüler olarak, bizim görevimiz olduğunu düşünüyorum. Bence Gürcü kültürü sadece bir dergi değildir, yalnız bir müzik değildir. Gürcü kültürü bence Gürcü tarihinden başlıyor. Biz, bunu insanlarımıza anlatabilirsek, buradaki insanlara aktarabilirsek mutlu olacağımızı düşünüyoruz. İsteriz ki Ahmet Özkan Melaşvili, her zaman hatırlansın ve her zaman bizim sönmeyen ateşimiz olarak kalsın. 1995 yılında onun 15. ölüm yıldönümü nedeniyle bir etkinlik düzenledik. Onun arkadaşlarından ve Gürcü kültürüne yakın kişilerden çeşitli konuşmacılar davet ettik, konuşmalarını yaptılar. Onun istediği gibi bir etkinlik yapmadık. Ancak 25. yıldönümü nedeniyle bir etkinlik yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Onu anarak, onun adına bir etkinlik yapılabileceğini düşünüyorum. Aslında bir Çveneburi dergisinin çıkması da bir anlamda onun adına bir etkinliktir. Gürcü Haber.com ve Chveneburi.net gibi sitelerin bulunması bir etkinliktir. Yada Gürcü kültürüyle ilgi kitapların çevrilmesi, edebi eserlerin Türkçeye kazandırılması da bir faaliyettir. Vakıfların, derneklerin kurulması da bir faaliyettir. Bence bunların daha genişlemesi ve çoğalması lazım. Çünkü Türkiye halkı hala Gürcü kültürünü yeterince bilmiyor, Gürcü insanını tanımıyor, Gürcü tarihini bilmiyor. Bunları aydınlatıcı bilgiler verilmesi lazım. İki halk arasındaki komşuluk ve iyi ilişkilerin daha da geliştirilmesi için çalışmalar yapılması lazım.

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Gürcüstan’a gittiniz mi? Orada akrabalarınız var mı? Eğer gittiyseniz nasıl buldunuz, düşünceleriniz neler? Eğer gitmediyseniz, önümüzdeki yıllarda gitmeyi düşünüyor musunuz?

Osman Nuri Mercan: Gürcüstan’a sık sık gidiyorum. Ben Gürcüstan’a Sovyetler Birliği zamanında da 3 defa gittim. Bağımsızlığın ilanından sonra ise 4-5 yıllık bir süreç içinde bazen ayda 2-3 defa gidiyordum çünkü benim Gürcüstan’da eczane gibi ticari ünitelerim vardı ve orada ticaret yapıyordum. Sonrasında gidişlerim azaldı. 2 yıl neredeyse hiç gitmedim. Bugünlerde ise ancak yılda bir iki kere gidiyorum. Gürcüstan’da bulunduğum dönemde kendi (İmedaşvili) soyadımdan çok insanla karşılaşmama rağmen sadece babaannem tarfından öz akrabalarımı bulabildim. Gürcüstan, Tanrı tarafından hem çok güzel, hem de çok talihsiz olarak bir ülke yaratılmış. Gürcüstan bulunduğu coğrafi konum itibariyle dağlarıyla, ovalarıyla, ırmaklarıyla, denizleriyle, insanlarıyla, tarihiyle çok güzel bir ülke. Fakat yine bulunduğu coğrafi konum itibariyle çok da talihsiz bir ülke. Tarihi boyunca bölgede yaşanan savaşlarla yıkıma uğrayan, tarihi boyunca yabancı istilacıların egemenliği altına giren ve dönem dönem onlardan kurtulan bir ülke. Gürcüstan çok nadir bulunan bir coğrafya yapısına sahip. Sovyetler Birliği dönemi öncesinde bağımsız olduğu kısa bir dönem kanlı bir şekilde sona erdirilmiş. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde Gürcüstan, Ruslaştırma operasyonlarına maruz kalmış. Rusya Gürcüstan’a sömürge muamelesi yapmış. Daha önceleri İran, Osmanlı, Moğollar ve Arapların yıkımına uğramış bir ülke. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra özellikle Rusya Gürcüstan’ı arka bahçesi olarak görmeye devam etmiştir. Gürcüstan’ın kendisine bağımlı olması için Abkhazya’da ve Osetya’da ayrılıkçı tohumlar ekmiş, bizzat desteklemiş ve böylece Tbilisi yönetiminin başına sorunlar açmıştır. Adjara (Acara) bölgesinde yönetimle ilişkilerini geliştirmiş ve Merkezi yönetime karşı gelmesine çanak tutmuştur. Yine Azerbaycan sınırına yakın bölgelerde yaşayan Azeri kökenli ve Türkiye’den Javakhetia (Cavakhetya) bölgesine yerleştirilen Ermeni Gürcüstan vatandaşlarını Merkezi Tbilisi hükümetine karşı kışkırtmaya kalkmıştır. Aslında Gürcüstan tarihi boyunca komşularından gelen bu tür saldırılara alışkındır ve hatta bizzat kendi içinden ihanet edenler de çıkmıştır. Tarih sürecine bakıldığında bir çok devletin yok olmasına rağmen Gürcüstan bugün hala ayaktadır. Ve öyle görünüyor ki Gürcüstan, hiçbir zaman tarih sahnesinden silinmeyecek bir halka ve bir yapıya sahiptir.

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Gürcüstan’daki gelişmeleri takip edebiliyor musunuz? Güller Devrimiyle başlayan yeni dönem Gürcüstan’a neler getirir? Mikhail Saakashvili (Saakaşvili) Gürcüstan’ı düze çıkarabilir mi? 

Osman Nuri Mercan: Rusya’nın Gürcüstan üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için düzenli olarak bölgede gerçekleştirdiği istikrarsızlıklar nedeniyle, buna bağlı olarak ülkenin ekonomisi de çökmüş durumda. Halkın gelir yapısı son derece düşük, bir kısım Gürcü vatandaşları çalışmak amacıyla başka ülkelere göç etti. Yani Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün bozulması ekonomik sıkıntıları da beraberinde getirdi. Ekonomik sıkıntılar, ülke genelinde büyük bir huzursuzluğa da neden oldu. Bunun ardından seçimlere hile karıştırılmasıyla meydana gelen devrim süreciyle Mikhail Saakashvili ‘nin başa gelmesi ayrıntılı olarak ele alınmalıdır. Gürcüstan’ın sorunlarını çözmeyi taahhüt eden Saakasvhili, batının desteğini alarak iktidara geldi. Parlamento’nun siviller tarafından basılması ve ordunun müdahaleden kaçınmasıyla yaşanan süreç, bir devrimdir. Ancak Gürcüstan demokrasi hayatı için bu gelişme iyi bir şey değildir, aslında hiçbir ülke için iyi bir şey değildir. Yani seçilmiş bir yönetimin sokaktaki gelişmeler sonucunda devrilmesi iyi bir şey değildir. Maalesef Shevardnadze (Şevardnadze) ‘nin gelişi de bu şekilde olmuştu, gidişi de öyle oldu. Hem gelişi iyi olmadı hem de gidişi iyi olmadı. Shevardnadze (Şevardnadze) ‘nin gelişiyle yaşanan değişim kanlı olmuştu, gidişinin kansız olması sevindirici bir olay. Genç, eğitimli, batı tarafından destek gören bir Devlet Başkanı konumundaki Saakashvili (Saakaşvili) ‘nin önce Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünü sağlaması gerekiyor. Bence ekonomik sorunların öncesinde Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması gelir. Çünkü toprak bütünlüğü sağlanmadığı sürece kaosun hüküm süreceği Gürcüstan’da hiç bir yönetim normal yollarla başa gelemeyecektir. Bu nedenle bence Saakasvhili (Saakaşvili)’nin en önemli görevi Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünü sağlamasıdır. İkinci olarak da Gürcüstan’ı ekonomik olarak refaha kavuşturmalıdır. Bu iki olgu sağlandıktan sonra Gürcüstan’a siyasi istikrar da gelir. Ve böylece Gürcüstan batı demokrasilerinde olduğu gibi artık normal yollarla yani seçimle işbaşına gelen hükümetler tarafından yönetilir. Ben, Saakasvhili (Saakaşvili) ve ekibinin Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması konusunda başta ABD olmak üzere Avrupa’nın da desteğini aldığını düşünüyorum. Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün tankla tüfekle değil de görüşme ve ikna yoluyla yapılacağını bekliyorum. Bize göre de doğrusu budur. Bu şekilde hareket ettiği takdirde Saakashvili (Saakaşvili)’nin başarılı olacağını tahmin ediyorum. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Hangi futbol takımının taraftarısınız? 

Osman Nuri Mercan: Maalesef ben futboldan çok uzağım. Ancak semtinde oturduğum için biraz Beşiktaş kulübüne meyilliyim. Ama yakından takip etmem, kim kimdir bilmem. 

Gaffar Yılmaz (Katamadze): Gürcü Haber.com ve Chveneburi.net aracılığıyla Çveneburi (Gürcü) hemşerilerinize neler söylemek istersiniz? Ne mesaj göndermek istersiniz? 

Osman Nuri Mercan: Gürcü hemşerilerimizden bir kere hangi koşullarda bulunurlarsa bulunsunlar kendi kültürlerine sahip çıkmalarını istiyorum. Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysak, bu ülkenin iyi insanları olmak zorundayız. Fakat kendi kültürümüzü de yaşatmak zorundayız. Bir anlamda Ata vatanı olan Gürcüstan ve orada yaşayan Gürcü halkıyla ilişkilerimizi geliştirmek zorundayız. Kaybolmamamız lazım. Çünkü gerek yerli gerekse Gürcüstan’dan göç sonucu Türkiye’ye gelen Gürcülerin büyük bir kısmının kaybolduğunu, asimile olduğunu görüyorum. Bu nedenle kültürlerine ne koşulda olursa olsun, kültürlerini kendilerine tanıtan görsel ve yazılı yayınlarla yada dernek ve vakıf gibi kurumlarla ilişkiye geçmeleri ve bunlara sahip çıkmaları gerektiğine inanıyorum.
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.