Akaki Tzereteli 19. yüzyılın en önemli edebiyat adamlarından biridir.
K.SALİA
Akaki Tzereteli 19. yüzyılın en önemli edebiyat adamlarından biridir. Gürcüstan tarihine İlia Çavçavadze ile birlikte girmiş ve ikisi birlikte yeni Gürcü edebiyatının ve dilinin kurucuları olmuş, gericiliğe ve çarlığa karşı kararlılıkla mücadele eden genç Gürcü kuşağının soylu temsilcileri olarak tanınmışlar, ülkelerinin siyasal ve kültürel yaşamına yeni bir soluk getirmişlerdir.
Tzereteli uzun toplumsal ve edebi yaşamında kendisinin de söylediği gibi "günlük yaşamın sözcüsü" olmuştur. Her olayın içinde yer alıyor, halkın çağdaş umutlarını ve özlemlerini dile getiriyor, özgürlük ve aydınlanmanın yılmaz savunucusu ve ulusal kurtuluş mücadelesinin bir kahramanı olarak dikkat çekiyordu.
Soylu bir aileden gelen Akaki Tzereteli 9 Haziran 1840'da yukarı İmereti’de Sksvitor’da dünyaya geldi. Eski bir geleneğe göre daha süt çocuğuyken Savan köyünde bir süt anneye emanet edildi. Altı yaşına kadar kaldığı bu köyde köylü çocuklarıyla aynı koşullarda yaşadı. Daha sonra " bende eğer iyi ve güzel bir şeyler varsa, bunları tümüyle köyde yaşamama ve köy çocuklarıyla birlikte büyümüş olmama borçluyum" demiştir. Köy, köylü ortamı, geleceğin bu büyük yazarı için yaşamı tanıma konusunda büyük bir okul olmuştur.
Tzereteli, 1852'de Kutaisi lisesine girdi. Bu dönemde okullarda temeli bedensel ceza yöntemine dayanan , son derece ilkel Rus sistemi yürürlükteydi. Şöyle diyor Tzereteli bu konuyla ilgili olarak: "Müdürden kapıcıya kadar herkesin öğrencileri kırbaçlamaya hakkı vardı, üstelik, çocuğun kabahatli olup olmadığı da kimseyi ilgilendirmiyordu . Bu nedenle birçok çocuk yaşamlarını ruhsal ve fiziksel açıdan sakat olarak geçirmek zorunda kalmışladır. Öğrencinin ana dilini konuşması yasaktı. Bütün okullarda demir markalar kullanılıyordu bu amaçla. Gürcüce konuşan çocuğun eline hemen bir marka sıkıştırılıyordu. Suçlunun avucuna cetvelle vuruluyordu. "Suçüstü" yakalanan öğrenci mutlaka markayı başka bir arkadaşının eline tutuşturmak zorundaydı ve bunu yaparken o da arkadaşının avucuna cetvelle vuruyordu. Böylece bu lanetli demir marka elden ele dolaşır dururdu. Demir markasından kurtulmayı başaramayan öğrenci okulda bütün gün aç kalırdı. "
Lise öğrencisiyken okulda hüküm süren bu disiplin anlayışının ilkelliğinin farkına varan şair yapıtlarında genel olarak eğitim ve öğretim sorunlarına büyük yer vermiştir. “Gamzrdeli” (Eğitici) adlı şiirinde yüksek bir ahlak anlayışını, dostluk ve kardeşlik duygularını yansıtan bir halk efsanesinden yararlanmıştır.
Tzereteli 1859'da liseden ayrılarak Petersburg’a gitti. Önce askeri okula girmeyi düşündü, ama daha sonra arkadaşlarının tavsiyesine uyarak Doğu dilleri fakültesinin Gürcü dili bölümüne girdi. Öğrencilik yıllarının onun dünya görüşünün oluşmasında belirleyici bir rolü olmuştur. Şiir yazmaya 1858'de başlamıştır. 1860’ta yazdığı "Gizli Mesaj" adlı özgün şiiri ona büyük bir saygınlık kazandırdı. Kitlelerin anlayabileceği bir dille yazıyordu. Dilini tüm köhne unsurlardan kurtarmış, halk diline yakınlaşarak gerçek halk şiirinin belirgin özelliklere sahip uyumunu yakalamayı başarmıştır o.
Tanınmış eleştirmen ve yayımcı N. Nikoladze Tzereteli’nin şiiri hakkında şunları söylüyordu: "Şiirlerinde o döneme kadar görülmemiş bir çekicilik ve hafiflik vardır ve bu özellikler gerçek halk dilinin yansımalarıdır; bu dilde kitabi, yapay ve saymaca hiçbir unsura rastlayamazsınız. Şair edebi yaşamının başlangıcından son nefesine kadar Gürcü edebiyatında çok önemli bir yer tutmuş ve Gürcü edebiyatının Puşkin'i olarak tanınmıştır. Tzereteli edebi dili halk diline yaklaştıran ilk Gürcü şairdir, dile inanılmaz bir esneklik ve incelik kazandırmış, ifade gücüne renk ve zenginlik katmıştır. "Tzereteli tıpkı İlia Çavçavadze gibi şiirin toplumsal önemini hissedilir ölçüde genişletmiş ve derinleştirmiş ve son derece yürekli bir tavırla şiire siyasal ve toplumsal temalar sokmuştur.
Öğrencilik yıllarından başlayarak "Hasatçıların Şarkısı", "Bir Köylünün Şikâyeti", (Glehis Çivili) "İmereti Ninnisi” (İmeruli Nanina) gibi şiirler yazmış ve bu şiirlerinde baskı altındaki halkın yaşamını dile getirmiş, duygularını ve umutlarını anlatmıştır. Okuyucu şairin dizelerinde köleliğe ve Rus baskısına karşı öfkeli bir başkaldırıyı kolaylıkla sezmektedir bu dizelerde.
Tzereteli, genç bir şairken Petersburg’da tanıştığı ünlü Ukraynalı halk ozanı Taras Şevçenko’nun anısını tüm yaşamı boyunca taşıdığını söyler.
Tzereteli, 1862’de son sınavlarını verdi ve Rustaveli'nin "Kaplan Postlu Şövalyenin Özgünlüğü Üstüne" adlı bir tez hazırladı. Tez kabul edildi ve Tzereteli aynı yıl Gürcüstan'a döndü.
Tzereteli Gürcü yazarlar içinde tüm yaşamı boyunca edebiyatı meslek edinmiş olan tek isimdir; yaşamı boyunca başka hiçbir işle uğraşmamış, o dönemde Gürcüstan'da çıkan bütün gazete ve dergilere katkıda bulunmuştur.
Toplumsal ve edebi etkinlikleri 1860-1870 arasında özellikle önem kazanmış ve şair bu dönemde daha dikkat çekici ürünler vermiştir.
1897'de kendi şiirlerini ve Gürcü halk yapıtlarını yayımladığı aylık dergi "Krebuli"yi (Derleme) çıkarmaya başladı. Dönemine göre epey yüksek bir tiraja ulaşan bu dergi tamamen tükeniyordu. Ama aradan üç yıl geçtikten sonra yöneticiler Tzereteli’nin şiirleriyle birlikte ülkesinin siyasal ve toplumsal yaşamı üstüne yazılar yayımladığı bu dergiyi kapattılar.
Şairin etkinliği Gürcü kültür yaşamının hemen hemen bütün alanlarında son derece verimli bir biçimde gelişti. "Gürcülerin eğitim ve öğretimlerinin yaygınlaştırılması" için çalışan derneğin kurucularından ve etkin üyelerinden biri oldu ve onun sayesinde Gürcüstan'da sürekli etkinlik gösteren bir tiyatro kuruldu ve 1879'da temsillere başladı.
Tzereteli şair olarak çağdaş siyasi ve toplumsal olayların hemen hemen tümüyle ilgilenmiş ve bunları yansıtmıştır yapıtlarında. "Hancali" (Hançer) adlı şiiri halkı Rus baskısı ve boyunduruğuna karşı mücadeleye çağıran bir savaş çığlığı gibi yankılanmıştır.
Tzereteli’nin yapıtlarında özgürlük düşüncesi 1905 Rus devrimi sırasında doruk noktasına ulaşmıştır. Şair bu dönemde büyük bir coşkuyla devrimci temaları dile getiren şiirler yazmıştır. Devrimci hareketin gücü onu her geçen gün daha fazla etkisi altına alıyordu. "Kahrolsun!" adlı şiirinde halkı Rus otokrasisini devirmeye çağırır:
"Kahrolsun onursuz yönetim
Çaresizlik içinde kıvranan bizler
Haykırmak için birleştiriyoruz dileklerimizi
Kahrolsun yöneticiler! Kahrolsun!"
Şair olayların içine derinlemesine nüfuz eder, devrimi, halkın ateşli bir düşü, yabancı boyunduruğunu kırmaya yönelik ve gerçeğe dönüşen bir güç olarak dile getirir.
Şairin 1905 devrimci olaylarına karşı gösterdiği bu coşkulu tepkiler ulusal kurtuluşa ve halkın toplumsal kurtuluşuna olan inancından doğmuştur. Devrimci dönemde en ilginç şiirlerinden biri olan ama yasaklanan ve ölümünden sonra yayımlanabilen "İnancım" adlı şiirini yazmıştır.
Tzereteli 1907'de “Humara” adlı bir mizah dergisi çıkarmaya başladı ama dergi anında yasaklandı, yöneticisi tutuklandı ve Metehi kalesine hapsedildi. Bu tutuklamanın halk arasında uyandırdığı öfke ve tepki yöneticileri ünlü şairi serbest bırakmaya zorladı.
Adaletin, halkın çıkarlarının yılmaz savunucusu ve kahramanı, halka ideallerin gerçekleşmesi yolunda sarsılmaz bir inanç aşılamıştır.
Onun bütün yaratıcı düşüncesi Gürcüstan’a adanmıştır. Halk kitleleri içinde çok sevilen bir insandı. Gürcüstan’ın her köşesinde adı saygıyla anılıyordu. Dizeleri kolayca ve büyük bir hızla yayılıyor, ezberleniyor ve halk şarkıları haline geliyordu.
Gürcüstan 1908’de onun edebi etkinliklerinin 50. yılını görkemli bir biçimde kutladı. Tzereteli Aralık 1914’te hastalandı; 26 Ocak 1915’te öldü. İleri yaşında bile, son nefesini verinceye kadar yazmayı bırakmadı. Son şiiri "Savaş" yarım kalmıştır. Ölüm haberi bütün Gürcüstan’ı yasa boğdu. Cenazesi yüz bini aşkın insan tarafından Mtatzminda’daki ünlü yazarlar anıt mezarına gömüldü.
Akaki Tzereteli Rusya’nın boyunduruğu altındaki Gürcüstan’da bir ulusal kurtuluş mücadelesi öncüsü olarak yapıtlarında Gürcü toplum yaşamını derinlemesine ve bütün çeşitliliği içinde yansıtan ilk yazarlardan biridir. Sanat ve edebiyatın konusunu insanların gerçek yaşamlarının, düşünce ve umutlarının oluşturması gerektiği düşüncesini kararlılıkla savundu. Edebiyatın toplumsal kötülüklere karşı, ulusal kurtuluş için keskin bir kılıç olduğunu düşünüyordu. Ona göre şair yeni dönemin habercisi, müjdecisidir, eşitlik ve adalete hizmet etmesi, kutsal düşünceyi güçlendirmesi ve yürekleri ısıtması için çonguriyi (bir müzik aleti) eline alması gerekir. Ona göre şairin sesi baskı altındaki insanların gözyaşlarını kurutmalı ve zalimlerin yüreğini bir mızrak gibi delmelidir. Tzereteli edebiyatın organik bir bütün oluşturması, doğayı, insanı, yaşamı ve insanlar arasındaki karşılıklı ilişkileri uyumlu bir biçimde yansıtması gerektiğine inanıyordu.
Tzereteli şair olarak büyük ününe kendi türü olan lirik şiirle kavuşmuştur. Robakidze şöyle diyor bu konuyla ilgili olarak: "Çavçavadze aslında bir düzyazı ustasıydı ve dizelerini metalle dövüyordu, Tzereteli ise daha çok şairdi ve olağanüstü ince ve hafif ipliklerle örgü örüyordu. Lirik şiirlerinde ideolojisinin derinliği, imaj zenginliği ve özgün bir armoni görülür. “Suliko”, “Ateşböceği”, “Zavallı Başım” gibi bestelenen ve halk şarkıları olan lirik şiirlerinin ünü yalnızca Gürcüstan ile sınırlı kalmamış, sınırların çok ötesine geçmiştir.
Tzereteli’nin şair olarak ünlendiği yıllarda köylüler kölelik boyunduruğu altında inlemekteydiler. Tzereteli köleliğin kaldırılmasının köylülerin durumuna gerçek bir iyileştirme getirmediğini gördü ve anladı. Bütün eleştiri yeteneğini baskıcılara yöneltti, derin vatanseverlik duygularının yansıdığı "Tan Ağarması”nda görüldüğü gibi en güzel şiirlerini ise vatanına adadı:
"Adanmış olduğum
turkuvazlar ve zümrütler ülkesi,
ben seninim, senin için öleceğim,
senin acını yaşıyorum."
Şaire göre, ülkenin özgürlüğe kavuşma sorunu, mutlu bir yaşamın fethi, halkın yürekliliğine, tükenmez gücüne ve enerjisine bağlıdır. Ama o mutluluğun kendi kendine gelmeyeceğini, onu kahramanca bir savaşla fethetmek gerektiğini de bilmektedir. Şair "Kül Renkli Atlar" (Çağara) adlı şiirinde bu yüce mücadeleye çağrı yapmaktadır.
Gürcüstan tarihinin çeşitli dönemlerini tarayan Tzereteli halkı cesaret ve kahramanlık örneklerine göre eğitmeyi, onlara atalarının geçmişte ülkelerinin özgürlük ve bağımsızlığını nasıl azim ve kararlılıkla korumuş olduklarını göstermeyi amaç edinmiştir. Tzereteli’nin epik şiirlerindeki kahramanların çoğu tarihsel şahsiyetlerdir. "Tornike Eristavi" adlı şiirinde 9. yüzyıl Gürcüstan’ını betimler. Bu şiirin baş kahramanı Tornike Eristavi yaşamını vatanına adamıştır. Gürcüler onun yönetiminde sık sık yabancı istilacılara karşı mücadele ederler. Tornike Eristavi yaşlanınca bir manastıra kapanır ama ülkesi ona ihtiyaç duyunca anında silahlanır ve düşmanları ezer. Bardas Skleros ayaklanmasını bastıran da aynı Eristavi’dir. "Tornike Eristavi" sanatsal değeri çok büyük bir yapıttır. Bu şiirin bazı bölümleri, sözgelimi giriş bölümü, zincire vurulmuş Amirani (Prometheus) ve öteki bazı bölümleri Gürcüstan’da çok tanınmış ve halk şarkıları olmuştur.
Tzereteli’nin "Natela" adlı şiiri ise Gürcü halkının 8. yüzyılda Moğol istilasına karşı mücadelesini anlatır. Bu şiirin başlıca kahramanları Natela ve Tsotne’dir. Natela fizik güzelliğin ve ruh güzelliğinin uyumlu bir biçimde karıştığı ideal Gürcü kadınını temsil eder. Birçok âşığı vardır ama o sadece, diktiği beyaz gömleği düşman kanıyla boyama cesaretini gösterebilecek olan delikanlıya açacaktır yüreğini. Natela’nın yüreğini fetheden kahraman Tsotne Dadiani olur. Özveriyle dolu olan yürekleri ateşli bir vatan sevgisiyle yanıp tutuşmaktadır. Şair bu şiirinde Gürcü kadının portresini çizer; Rustaveli’nin ölümsüz kadın kahramanlarını model almıştır.
Tzereteli’nin en güçlü öykülerinden biri olan "Başi-Açuki"nin konusu vatan ve halk sevgisidir ve Gürcülerin 17. yüzyılda İran istilacılarına karşı verdiği mücadeleyi anlatır. Öykünün başlıca kahramanları Bidzina Çolokaşvili, Elizbar ve Şalva Eristavi'dir. Ama ülkenin kurtuluşu için savaşan güçleri esinleyen Başi Açuki’dir. A. Tzereteli tarihsel oyunlar da yazmıştır ve bunlar arasında özellikle "Patara Kahi" (Küçük Kahetili) dikkat çeker. Daha önce başka adlarla yayımlanan ve sahnelenmesi yasaklanan bu oyun sonunda bu adla oynanabilmiştir.
Tzereteli’nin duygu ve düşüncelerini en iyi biçimde şu sözleri yansıtmaktadır: "Ben her şeyden önce Gürcüyüm, çünkü Gürcüstan’da doğdum, ama bu benim milliyetçi ve ırkçı olduğum anlamına, kendi halkımın mutluluğunu başka bir halkın zararına sağlamaya çalıştığım anlamına gelmez; benim düşüm bütün halkların karşılıklı dostluğa dayanan evrensel mutluluğudur." Şairin tüm edebi ve toplumsal etkinliğine bu düşünce rehber olmuştur.
Tzereteli ulusal Gürcü edebiyatı ve düşüncesi tarihinde çok önemli bir rol oynamıştır. Tüm yapıtları, dizeleri, şiirleri, hikâyeleri, oyunları toplumsal kaygılarla kaleme alınmıştır.
Yeni biçimler yaratmış, yeni bir şiirsel söylem geliştirmiş, İlia Çavçavadze’yle birlikte Gürcü edebiyat dilini ve dolayısıyla da halkın dilini yenilemiştir. Ona göre yazar ancak halk diline dönerek yapaylıktan kurtulabilir ve herkesin anlayabileceği bir dille yazmayı öğrenebilirdi.
Akaki Tzereteli İlia Çavçavadze'yle birlikte yeni Gürcü edebiyatının tartışmasız en büyük ustasıdır.
Bedi Kartlisa, 1966, sayı 50-51; Fransızca’dan çeviren: İsmail YERGUZ.
mamuli Kültürel Dergi
Sayı:2 Nisan - Haziran 1997
İlgili Galeriler