Rusya’nın tarih sahnesinde var olduğu dönemlerde yürüttüğü dış politika ve tabiî ki Rus diplomatlar, dürüstlük ve ahlaki ilkeler bakımından hiçbir zaman anlaşılamadı. Fakat yakın döneme ait yıllarda bu devletin faaliyetleri, adaletsizlik ve kurnazlığın tüm sınırlarını aşarak geçmiştekileri geride bıraktı.
Rusya’nın tarih sahnesinde var olduğu dönemlerde yürüttüğü dış politika ve tabiî ki Rus diplomatlar, dürüstlük ve ahlaki ilkeler bakımından hiçbir zaman anlaşılamadı. Fakat yakın döneme ait yıllarda bu devletin faaliyetleri, adaletsizlik ve kurnazlığın tüm sınırlarını aşarak geçmiştekileri geride bıraktı.
Uluslararası toplum, 90’lı yıllarda Abhazya’da, Rusya’nın kışkırtması ile meydana gelen ve on binlerce kişinin ölümü, yaklaşık 300.000 etnik Gürcü’nün barbarca evlerinden ve topraklarından çıkartılması ile sonuçlanan savaşı, zorbalık ve tüm insanı değerlerin alaşağı edildiği bir durum olarak değerlendirdi. Bu yetmezmiş gibi Rusya, suçüstüne suç işledi ve 2008’de Gürcistan ile savaşından sonra uluslararası hukuku ve uluslararası toplumu karşısına alarak (Gürcistan bölgeleri) Abhazya ve Güney Osetya’yı bağımsız devletler olarak tanıdığını duyurdu. Buna karşıt olarak Batı ve uluslararası kuruluşlar, Abhazya ve Güney Osetya’yı Rus işgali altında bulunan bölgeler olarak ilan etti ve Rus Hükümeti’ne bu bölgelerden askerlerini çekmesi çağrısı yaptı.
Rus diplomasisinin, Rus Hükümeti’nin güç kullanma politikasını meşrulaştırma yönündeki çıkmaza giren faaliyetleri, dünya kamuoyunu kızdırmaktan başka bir işe yaramadı. Abhazya ve Güney Osetya ayrılıkçı rejimlerinin çok da sevilmeyen liderlere sahip ülkeler tarafından tanınmasını sağlamak için Rusya’nın çok büyük miktarda çaba ve para harcadığı hiç kimse için gizli bir bilgi değil.
Birkaç gün önceki sözde seçimler sonrası Rus gazetesi Kommersant, Latin Amerika muhabiri Aleksander Gabuev’in bu ülkelere gezisinden sonra yazdığı bir makaleyi yayımladı. “Bağımsızlığın Tanınması Ticareti” başlıklı makalesinde Gabuev, detaylı bir analiz yaptı ve Abhazya ve Güney Osetya ayrılıkçı rejimlerinin tanınması için yürütülen sürecin Rusya bütçesine ne kadara patladığını kamuoyunun gündemine getirdi.
Makaleye göre Rusya 2008 Ağustos Savaşı’ndan sonra Latin Amerika ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesine hız verdi ve bu ülkelerle sadece son üç yıl boyunca yirmi iki en üst düzeyde ziyaret, altmış üst düzey ziyaret gerçekleştirdi. 2008 Kasım ayında Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Peru, Venezuela, Küba, Brezilya ve Arjantin’e ziyarette bulundu. Daha sonra onu Başbakan Putin, Başbakan Yardımcısı Sechin ve dışişlerinin üst düzey yetkilileri takip etti.
Medvedev, sözüm ona bu ziyaretlerin amacının Rusya’nın Latin Amerika’ya dönüşü olduğunu duyurdu ancak gerçekte bu geliş ve gidişlerin amacı ayrılık yanlısı Abhazya ve Güney Osetya’nın tanınması ve Rusya’nın dünya üzerindeki dağılmış imajını düzeltmek idi.
Medvedev’in Abhazya ve Güney Osetya’yı bağımsız devletler olarak tanıyan kararı, 2008 Eylül’ünde Nikaragua Devlet Başkanı Daniel Ortega tarafından izlendi. Rusların Abhazya’nın tanınması konusunda yalnız olmadığını göstermeye yönelik bu “şirinlik gösterisi” sonrası, Başbakan Yardımcısı Sechin başkanlığında geniş bir heyet Nikaragua’ya gönderildi ve Latin Amerika’nın bu yoksul ülkesinin ekonomik sorunları liste halinde Moskova’ya sunuldu. Kommersant Gazetesi’ne göre büyük ve küçük çok sayıda enerji istasyonunun inşası, petrol reservlerinin araştırılması, Nikaragua tarım ürünlerinin artan oranlarda satın alımı Rusya’ya çıkan faturanın bir kısmı idi ve Daniel Ortega’ya Moskova ziyaretinde Abhazya’yı tanıması karşılığında düşük faizle bir milyar dolar borç kredisi verildi.
Venezuela Devrimi lideri ve Putin’in arkadaşı Albay Hugo Chavez’in, Ortega’ya verilen hediyeler çok hoşuna gitmiş olacak ki 2009 Eylül’ündeki Moskova ziyaretinde ülkesinin Abhazya’yı tanıdığını açıkladı ve buna karşılık olarak ücreti düşük faizli borç kredisi ile ödendi.
Chavez, bu hediyelerden tatmin olmamış olacak ki Putin, 2010 Şubat’ındaki Caracas ziyaretinde beraberinde götürdüğü 600 milyon doları Chavez’e hediye etti. Ayrıca 20 milyar dolar tahsis edilen devasa bir anlaşma da imzalandı. Anlaşma, Orinoco Nehri’nin petrol rezervlerinin geliştirilmesi ve çalışılması yatırımı üzerine idi.
Sergei Lavrov başkanlığındaki Rusya Dışişleri Bakanlığı Latin Amerika’daki faaliyetlere aktif olarak katıldı. Örneğin Lavrov, bu bölgeye ziyaretini özellikle Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı tanımasının üçüncü yıldönümüne denk getirdi. Lavrov, Nikaragua ve özellikle de Venezuela’nın Rusya’dan aldığı hediyelerle büyülenen Peru ve Salvador hükümet yetkilileri ile bir araya geldi. Tabi ki onlar da bu “bağımsızlığın tanınması ticareti” gibi karlı bir işi ellerinden kaçırmak istemediler. 6 milyon nüfuslu ve 1000 kişi başına düşen katil sayısıyla dünya birincisi olan Salvador, bu kirli ticarette geçmişte de yerini almıştı. Salvador, Taiwan’ı tanıyan birkaç ülkeden biri oldu ve şu anda Çin Halk Cumhuriyeti ile herhangi bir diplomatik ilişkisi mevcut değil. Bu tanımanın Salvador’a getirisi, Taipei’den (Tayvan) alınan para ile hükümet yetkilileri için inşa edilen ve barakalar arasında yükselen lüks bakanlık binaları şeklinde gerçekleşti.
Lavrov’un Peru ziyaretinde, Devlet Başkanı Ollanta Humala, Lavrov’dan borç talebinde bulundu ve bu para ile Rus tankları, uçakları ve askeri malzemeler almak istediklerini söyledi.
Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Madura da Rus meslektaşından silah almak için 4 milyon dolar, altyapıyı geliştirme ve sosyal projeler için 6,5 milyon dolar borç istedi.
Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığının tanınması için yapılan iş anlaşmaları (Gabuev’in makalesinde dile getirdiği) Rus ekonomistlere düşünmeleri için yeterince veri sağladı. Hatta bu yöndeki tartışmalar Rusya’nın devasa bütçe açığı tartışmalarının bile önüne geçti. Ekonomistler, Moskova’dan Tshinvali’ye gönderilen ve aslında büyük kısmı yerel elitlerin ceplerini dolduran paraların yerel halka dağıtılması durumunda kişi başına 40.000 dolardan fazla bir tutarın düşeceğini hesapladı. Diğer taraftan Abhazya’ya da 10 milyar ruble yardım tahsis edildi. Bu bilgiler Rus vergi mükellefleri tarafından yakından takip edilmelidir özellikle Rusya’ya bağlı eyaletler yoksulluk uçurumunun kenarında iken…
Bir diğer önemli konu da Gabuev’in bahsettiği verilerin Rusya merkezinde anti–Kafkas dalgasına yol açabileceği gerçeğidir. Çünkü uzun süren ve büyük paralar harcanan Kuzey Kafkasya sorunu Rusları yeterince tedirgin etmektedir. EC/İM
İlgili Galeriler