Gürcü müzisyen Bayar Şahin’ in üçüncü albümü ‘Bani’, Bayşah Müzik etiketiyle raflarda yerini aldı. Türkçe ve Gürcüce şarkılardan oluşan albüm, Gürcü Müziği üzerine bir arşiv niteliği de taşımakta.
Albümde Bayar Şahin’e , çoksesli Gürcü Müziği’nden beslen ve Gürcüstan coğrafyasının özelliklerini müziğine taşıyan sanatçılar eşlik ediyor.
1965’te Artvin’in Camili (Maçaheli) köyünde doğan Bayar Şahin, Gürcü Müziği üzerine yaptığı çalışmalarla adını duyurdu.
Doğduğu yörenin çoksesli türküleriyle beslenen sanatçı, bir yandan Anadolu-Kafkas Müzik dağarcığını geliştirirken, bir yandan da Gürcü ve Laz türkülerinin derlemelerini yapmayı sürdürdü. Bu süre içinde ‘Horona Çağrı’ ve ‘Rüzgara’ isimli iki albüme imza attı.
‘BANİ’DE 18 PARÇA VAR
Albümün yönetmenliğini üstlenen Bayar Şahin, Türkçe besteleri, Gürcüce derlemelerinin yanı sıra, aranjörlüğünü Nugzar Guçmanidze ile birlikte yaptığı 18 eserle müzikseverlerin karşısında.
“Anadolu Gürcüleri tam 74 sene ayrı kaldığı Gürcüstan Gürcüleriyle birbirlerinden haberleri olmadan aynı şarkıları söylemişler. Bu süre boyunca, bazı şarkıları onlar unutmuş, bazılarını da bizler. Bu yüzden, Gürcü Müziği ile ilgili yolculuğumun iki ayağı oldu; Türkiye’deki Gürcülerin yaşadığı köylerde söylenen şarkılar ve Gürcüstan’da okunan halk şarkıları. Bu albümde bunların harmanlanmasını sağlamaya, Gürcü etnik enstrümanlarını Anadolu ve batı sazlarıyla kaynaştırmaya çalıştım” diye konuşuyor sanatçı.
İKİ ULUSUN BİRİKİMİ BİR POTADA
Bayar Şahin, iki ulusun yüzlerce yıllık birikimini, bir potada eritmekte ve müziğe farklı bir tat getirmekte. Kafkas müziğinin polifonik yapısını korumaya özen gösterdiği albümde, panduri, çonguri, duduki, garmon, salamuri, çonguri dabali bani, doli, darçello gibi Gürcü halk çalgılarına yer veren Bayar Şahin, aynı zamanda, kemençe, bağlama ve tulum gibi Türk Halk Müziği çalgılarının sesini de, Gürcü enstrümanlarla harmanlamakta. Albümde etnik çalgıların yanı sıra kullandığı akustik gitar, elektro gitar, bas gitar ve bateriyle müziğini zenginleştiren sanatçı, bu albümle müzikseverlere, çok sesli vokal eşliğinde, bir ‘Kafkas - Anadolu Sentezi’ sunuyor.
Polifonisiyle, hikayesiyle, sözleriyle, etnik enstrümanlarıyla kimliğini bulmuş, ‘Bani’ yaklaşık iki yıl süren titiz bir çalışmanın ürünü.
BAYAR ŞAHİN ANLATIYOR ...
Bu albümü elinize ulaştırma çabalarımın başladığı dönemde yaptığım Gürcüstan gezilerinin ilkinde Argonotların yolculuğunu düşledim yol boyu. ‘Altın Postu’ bulmak için türlü zorlukları göze alan bu kahramanların yolculuğu benim de yolculuğumun önünü açtı. Kafkasya’da Argonotlardan beri bitmeyen kültürel hazineler hâlâ daha keşfedilmeyi, alınıp diğer toplumlara ulaştırılmayı bekliyor. Prometheus’un zincire vurulduğu dağların adıyla anılan bu topraklardaki hazinelerin bana göre en önemlisi de müziği, halk şarkıları.
Anadolu Gürcüleri tam 74 sene ayrı kaldığı Gürcüstan Gürcüleriyle birbirlerinden haberleri olmadan aynı şarkıları söylemişler. Bu süre boyunca, bazı şarkıları onlar unutmuş, bazılarını da bizler. Bu yüzden, Gürcü müziği ile ilgili yolculuğumun iki ayağı oldu. Türkiye’deki Gürcülerin yaşadığı köylerde söylenen şarkılar ve Gürcüstan’da okunan halk şarkıları.
Türkiye tarafındaki çalışmam boyunca Oylat’tan Maçahel’e kadarki tüm Gürcü yerleşimlerindeki şarkılara ulaşmaya çalıştım. Şarkıları bilen son insanlardan geceli gündüzlü sohbetlerde, hani biraz da utangaçlıklarını kırararak şarkı sözlerini, söylenişlerini derledim.
Unutamadığım derleme çalışmalarından birini hendek Lütfiye Köşkü Köyü’nde yaşadım. 105 yaşındaki Yusuf dede, 80 yaşındaki ‘Logor’ Ahmet dede, Ali Faik dede (75), Dursun dede (75) ve Muhittin dede (75) ile sevgili dostum İberya Özkan Melaşvili ve profesör Şuşana Putkaradze’nin de bulunduğu uzun gecede, Türkiye’deki Gürcü müziğinin zenginliğini daha iyi anladım. Daha sonra kendi köyüm olan Maçaheli’de, oluşumu için İberya ile birlikte yoğun mesai harcadığımız çoksesli halk şarkıları topluluğundan derlediğimiz şarkılarınGürcüstan’da bir benzerinin olmadığını gördüm. Rahmetli Ahmet Özkan Melaşvili ile son bulduğunu sandığım bir geleneğin hala yaşadığını da ilk defa Maçaheli’de gördüm. Ancak tüm bu çalışmalar sırasında her zaman eksik bir yan vardı. Derlediğim şarkıların Gürcü müziğinin temel karakterini oluşturan çoksesli vokal özelliğinden yer yer ya da tamamen uzaklaşması Gürcüstan yolculuğumun da başlangıç sebebi oldu. Çoksesli Gürcü müziğinden beslenerek Gürcüstan coğrafyasının özelliklerini müziğine de taşıyan sanatçılarla yoluma devam etmenin daha doğru olacağını düşündüm. Maçaheli’de söylenen ‘Simona Dolidze’ ile Guria’da söylenen aynı şarkının farklılıklarını, Heba’da söylenen ‘Gelino’ ile Acara’da söylenen ‘Gelino’nun aynılıklarını böylelikle daha net görebildim ve bunların harmanlanmasını sağlamaya, Gürcü etnik enstrümanlarını Anadolu ve batı sazlarıyla kaynaştırmaya çalıştım.
Yaklaşık 2 sene süren bu çalışmanın sonunda, polifonisiyle, hikayesiyle, sözleriyle, etnik enstrümanlarıyla bence kimliğini bulmuş bir çalışma ortaya çıktı...
* Gürcüce ‘Refakat’ anlamına gelen ‘Ebani’ kelimesinden türetilen ‘Bani’, Gürcü çoksesli vokal müziğinde bas seslere verilen isimdir.
|