Kafdağı"nı Aşan Ezgiler

Gürcü kökenli müzisyenlerden oluşan Kafdağı'nın ezgileri başka bir dünyanın kapılarını açıyor insana.

Kafdağı"nı Aşan Ezgiler
04 Ekim 2016 Salı 11:36

KAFDAĞI"NI AŞAN EZGİLER

Gürcü kökenli müzisyenlerden oluşan Kafdağı'nın ezgileri başka bir dünyanın kapılarını açıyor insana. İberya Özkan'ın amacı, Gürcü kültürünü Anadolu insanlarıyla buluşturmak "Kafkas kavalı" salamurisine soluğuyla ses verirken belli ki çocukluğunda derin izler bırakan İnegöl'ün Hayriye Köyü'ndeki bir mısır tarlası geliyordu İberya Özkan'ın gözlerinin önüne. Burası Goradzeler'in mısır tarlasıdır. Ellerinde çapalarla dizilmişlerdir köylüler tarlanın iki ucuna. 

İmece vardır köyde. Tarlanın bir ucuna dizilmiş grubun içinden Gurgenidze Ali Osmanay başlıyor ezgiye, tiz ve gür bir sesle: "Ho ho ho varera, nanina!" 

Peşinden yanındakiler katılıyor bu ezgiye. İki taraf da her tempoda, aynı anda çapalıyor mısır tarlasını. Şarkı söyleme sırası karşı grupta. Aynı ezgiyi yineliyor Dolişvili Salihay. Ardından korosu katılıyor şarkıya. Derken yine birinci, yine ikinci, yine birinci grup birbirine doğru yürüyor tarla çapalayarak. Ne şarkıya ara veriyorlar, ne çapaya... 

Tarlanın ortasında buluşuyor iki grup. Yine uyumlu ve çoksesli, ama bu kez başka bir şarkı... Bu kez çapa yok, el çırpma ve dans var. İmece geleneğiyle enstrüman kullanmadan, insan sesiyle, yalın, ama ezgi, tempo uyumuyla; kolektif bir zevkle, sevinçle ve giderek artan bir coşkuyla çapalama eylemi tamamlanıyor, hem de zamanın nasıl geçtiği anlaşılmadan."


Çok renkli bir sentez 
Beyoğlu Büyükparmakkapı Sokağı'n-daki Akşam Sefası'nın sahnesi Kafdağı' nın müzisyen ve vokalistlerine dar gelmiş. İberya Özkan'ın yönettiği grup bilinen enstrümanların yanı sıra çonguri, panduri, salamuri, bas-panduri, garmon, doli gibi Kafkas ve Gürcü halk çalgılarını kullanıyor. Tanıdık Gürcü ezgileriyle başlayan program ilginç şarkı ve danslarla daha da renkleniyor. Kafkas müziğindeki geleneksel çoksesli ve armonik yapının taşındığı Anadolu türkülerinin çok renkli bir sentezini de eklemişler repertuvara. 

İberya'nın ailesi, 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında göçmüş Anadolu'nun batısına. Anne tarafı Artvin'in Maçaheli'nden İnegöl'ün Hayriye Köyü'ne, baba tarafı da Murgul' dan Balıkesir'in Gönen'ine gelmiş. 

Kendisinin Gürcü olmasının ötesinde bir anlamı var İberya için doğup büyüdüğü kültürün köklerine inmenin, onu yaşatmanın. Sadece baba mesleği olan mimarlığı seçmekle kalmamış, bir anlamda babasının uğraşısını da sürdürüyor. Babası 1922 doğumlu Ahmet Özkan. Mimar. Türkiye İşçi Partisi'nden, o yılların CHP'sinden geliyor. 1968'de "Gürcüstan" adlı bir kitap yayımlamış Ahmet Özkan. Gürcü kültürünü, sanatını, edebiyatını, folklorunu ve tarihini incelemiş kitabında. 

Kitap, "İslam'a, Osmanlı'ya, Türklüğe hakaretten, komünizm propagandasından ve Sovyet Rusya'yı övmek'ten toplatılmış. Bilirkişi suç unsuru bulamamış kitapta. Hatta raporda, Sovyetler'in övülmediği, aksine Gürcüstan'ın Sovyetler'den ayrılması temasının işlendiği vurgulanmış.


Biri kral, biri kraliçe 

Babasının da etkisiyle olsa gerek küçük yaşta müziğe, özellikle de Gürcü ve Kafkas müziğine merak salıyor İberya. Zaten adını da babası Doğu Gürcüstan Krallığı' nın adından esinlenerek koymuş. Bu adın İspanya'ya kadar uzanmasını da "Basklı-ların Kafkaslar'dan göçmesi'yle açıklıyor. Kız kardeşi de 12. yüzyıldaki Gürcüstan kraliçesinin adını taşıyor: Tamara... 

İberya'nın büyüdüğü Hayriye yoksul bir köy. Hatta ilk "Almancılar" da Malatya' nın bir köyü ile birlikte buradan gidiyor. Yani, Hayriye Almanya'ya 60 kişilik bir işçi kafilesini ilk kez gönderen iki köyden biri. Köyde mızıka, tulum, akordeon kullanılıyor o yıllarda. Gençlik yıllarında bu enstrümanları öğrenmeye başlıyor İberya. Yaşlıların söylediği şarkıları çalıyor. 

Mimarlıkta öğrenciyken Türkiye koşar adım 12 Eylül'e gidiyor. Bilim adamları, gazeteciler öldürülüyor birer birer. Aynı siyasal cinayetler Bursa'ya da yansıyor. 12 Eylül'e "beş kala", 1980'in 5 Temmuzu'nda öldürülenlerden biri de İberya'nın babası Ahmet Özkan'dır. Hem de pusu İberya babasıyla birlikteyken kurulur. İkisi de taranır. Baba Özkan oracıkta ölür, İberya da iki kurşunla ağır yaralanır. Bu cinayet MHP ana davasında da yer alır, ama katil ya da katiller bugüne kadar bulunamaz. 

İberya Gürcü müziği ve kültürüne olan ilgisini kesintisiz sürdürür. Gürcüstan'a gider, Türkiye'de unutulmuş Gürcü ve Kafkas enstrümanlarını çalmasını öğrenir, öğrendiklerini diğer gençlere öğretir, geniş bir arşiv oluşturmaya çalışır. 1986' da Bursa'da Batum ve Havalisi Göçmenleri Yardımlaşma Derneği'nin kurucuları arasındadır İberya. Bu, Batumi adıyla kurulan ilk Gürcü derneğidir yörede. Dernekte müzik çalışmaları da yapılır. Bir orkestra, sonra koro kurulur. Grubun çalışmaları 1990'larda "Kafdağı'ndan Ezgiler" ve "Kafdağı'ndan Anadolu'ya" adlarıyla Kalan Müzik tarafından piyasaya çıkarılır.


Yüzyılların düşü gerçekleşti 

İstanbul'a yerleşir İberya. Gürcü ve Kafkas müziği çalışmalarını çeşitli gruplar kurarak sürdürür. İberya'nın aile köklerinin uzandığı Maçaheli Türkiye ile Gürcüstan sınırında bir bölge. Burada 18 Gürcü köyü var. Altısı Türkiye'nin sınırları içinde. 

"2000 yılında, göçten yaklaşık 122 yıl sonra Gürcüstan Maçahelisi'nin Türkiye sınırındaki köylerine gittim. Yaşlı şarkıcılarını bir araya getirdim. Özellikle eski şarkılarını kaydettim. Hayriye'deki 1968' lere değin süregelen 15'e yakın şarkının çoğunun anımsanmadığını hayretle saptadım. Sıra Türkiye Maçahelisi'ne gelmişti. Ancak bu yaşadıklarımdan sonra pek umudum yoktu. 2001 yılında mimar olarak vadiye geleneksel yapı biçimlerinin de ışığında bir konuk evi yapmak üzere gittim. Burada yaptığım araştırmalar sonunda 20'ye yakın yaşlı saptadık. Bunlardan ancak 13'ünü bir araya getirerek, görüntü ve ses kaydı yaptık. Beklediğim düş gerçekleşmişti. Sanki karşımda Gurgenidze Ali Osmanay, Dolişvili Salihay vardı." 


Sonsuza dek var olacaklar 

Oluşturulan bu "yaşlılar korosu" bir yıl sonra 3. Maçaheli Kafkas Arı ve Bal Festivali'nde danslarıyla yer alır. Bir yıl sonra Gürcüstan'da düzenlenen bir festivale katılır. Sonra İstanbul'da sahne alır. Saklı cennet Maçaheli yalnızca doğasıyla değil, otantik müzik geleneğiyle de var olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Derken ses kayıtları, fotoğraflar, teknik hazırlıklar, kopyalar ve korodan bir albüm çıkar ortaya. 

İberya Özkan kurduğu Kaf Dağı'yla Gürcü ve Kafkas müziği, bu müziğin unsurlarının taşındığı Anadolu türküleriyle ilgili çalışmalarını sürdürürken bir de büyük bir düş kuruyor: "Bir 'Kafdağı Toplulukları Projesi'nin peşindeyim. Bunun dört ayağı olacak. Birincisi, Kafdağı Vokal Grubu. İkincisi, Kafdağı Enstrüman Grubu. Üçüncüsü de Kafdağı Dans Grubu. Son olarak da varmak istediğim nokta yemeğiyle, kültürüyle, folkloruyla Gürcü ve Kafkas kültürünü evrensel boyutlarıyla bu topraklarda var etmek." 

Şu anda grubuyla iki albümün çalışmasını tamamlamış İberya Özkan. Birincide Gürcü ve Kafkas şarkıları olacak. İkincisinde bu müziğin dinamiklerinden yararlanarak yorumlanmış Anadolu türküleri. 
Kim demiş, "Küreselleşme yerel olanı yok ediyor" diye. İberya ve arkadaşları gibi kendi kültürünün derinliklerine inen, müziğinin notalarının peşinde koşanlar oldukça 'küreselleşme", yok etmek istediği halkların kültürleri, müzikleri, dilleri altında kalır. Çünkü yaşanan bütün güçlüklere karşın ezgilerini Kafdağı'ndan aşıranlar hâlâ var bu dünyada.


Kaynak: Radikal Gazetesi (Celal BAŞLANGIÇ)


Kafdağı Topluluğu


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.