MAÇAHELİ"DE GELENEKSEL ŞARKILAR
Yıl 1968... Bursa İnegöl, Hayriye Köyü... Goradze'lerin mısır tarlası... Ellerinde çapalar ile yaşlılar... İmece var... Bir grup tarlanın bir ucunda... Yan yana sıralanmışlar... Diğer grup, öteki uçta... Onlar da yan yana...İlk gruptaki Gurgenidze Ali Osmanay başlıyor, ezgiye... Tiz ve gür bir sesle: "Ho ho ho vorera, nanina!"... Hemen peşinden diğerleri... Koro halinde ama daha pes olan başka bir sesle... Hem de Ali Osmanay'ınkine son derece uyumlu ikinci bir ezgiyle: "Ho ho ho vorena, nanina!"... Her tempoda, aynı anda, çapalayarak... Sıra ikinci, karşı gruptaki Do-lişvili Salihay'da... Aynı anda Salihay'ı tamamlayan ikinci koro... Sıra bu kez ilk, beri grupta... Derken yine ikinci, birinci, ikinci... Hiç ara vermeden, bir karşı, bir beri... Tarlanın ortasındaki karşılaşmada yine uyumlu ve çok sesli, ama bu kez başka bir şarkı... Bu kez çapa yok, el çırpma ve dans var... Hem de ne dans, ne coşku, ne katılım!.. İmece geleneği ile, enstrüman kullanmadan, insan sesiyle, yalın ama şaşırtıcı bir polifoni ile, ezgi/tempo/çapa uyumlu ile, kollektif bir zevkle, sevinçle ve giderek artan bir coşku ile çapalama eylemi tamamlanıyor, hem de zamanın nasıl geçtiği anlaşılamadan...
Bu gelenek, işte, yemekte, düğünde, gelin almada, sofra tutmada, eğlencede, cenazede, yani günlük yaşamın her alanında sürdürülüyor... Yıllarca, yüzyıllarca... Ortalama yaşları yetmiş olan bu yaşlıların hiç biri müzik eğitimi almamış, en eğitimlisi ilkokulu bitirmiş...
Bu durum, geleneksel bir vokal polifonik şarkı kültürünün varlığı ile açıklanabilirdi ancak. Bu da, 18 Mayıs 2001'de, UNESCO'nun "insanlığın sözlü ve manevi mirasının bir başyapıtı" olarak ilan ettiği Gürcü halk şarkılarının ta kendisi idi...
Bugün ise bu yaşlılar ile birlikte bu gelenek de yaşamıyor artık. Ahmet ÖZKAN'ın (Melaşvili) ve Peter GOLD'un titizlikle oluşturduğu arşiv ve kayıtlar dışında...
"93 Harbi" diye adlandırılan (Hicri: 1293) 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra, Gürcüstan'm "Maçahela" vadisinden göçmüştü Hayriye'ye, bu şarkılar... Yaklaşık doksan yıl (1878-1968) öncesi nasıldı, 1968'lere değin nasıl bir yol izledi, şimdilerde ne durumda Maçahela?.. Gerçekten merak ediyor ve günün birinde bu soruların yanıtlarını bulabileceğimi umuyordum. Çünkü bu mirasın değerini biliyor (eğer kaldıysa), ortaya çıkararak insanlığa sunmak istiyorum.
32 yıl sonra, 2000 yılında (göçten yaklaşık 122 yıl sonra) Gürcüstan Maçahela'sının Türkiye sınırındaki Çhuneti Köyü'nün yaşlı şarkıcılarını bir araya getirdim ve özellikle eski şarkılarını kaydettim. Hayriye'de 1968'lere değin süregelen onbeşe yakın şarkının çoğunun anımsanamadığını hayretle saptadım, inanamadım. Bu şarkılar daha özgün, saf, zengin ve bozulmamış haliyle göçülen yer Maçahela'da mutlaka yaşıyor olmalı inancını taşıyordum.
Sıra Türkiye Maçahela'sına gelmişti. Ancak Gürcüstan'dan sonra pek de umudum yoktu. Ama yine de yerinde araştırmalıydım, belki izleri kalmış olabilirdi. O sıralar Bayar Şahin'in eline geçen yaklaşık 1975'lerde kaydedildiği söylenen oldukça bozuk bir teyp kasedini dinlediğimde çok heyecanlanmıştım. Maçahela vadisinin Türkiye tarafındaki Uğur (eski adı Akria) köyünden Karapçoğlu Mahmut ve yaşlı yaşıtları söylüyorlardı, hem de daha özgün haliyle. Ancak onların da yaşamadıklarını öğrendim, kaybolan Ubıh dilini son bilen Tevfik Esenç gibi.
En sonunda, 2001'de, mesleki bir görev için gittiğim vadinin Türkiye tarafında yaptığımız araştırmalar sonucunda, Düzenli (Zedvake), Efeler (Eprati), Maral (Mindieti) ve Camili (Hertvisi) köylerinde yaşayan yirmiye yakın yaşlı saptadık. Bunlardan ancak onüç kişiyi bir araya getirerek, görüntü ve ses kaydı yaptık. Beklediğim düş gerçekleşmişti, otuz yılı aşkın süreden sonra. Sanki karşımda Gurgenidze Ali Osmanay, Dolişvili Salihay ve diğerleri vardı. İmeceyi duymuşlar, çapalarını kapıp gelmişler, yüzlerce kilometre öteden... Tıpkı 1968'deki gibi... "Ho ho ho vorera, nanina!"
Ertesi yıl, bu güzide topluluk, ilk kez, 3. Maçaheli Kafkas Arı ve Bal Festivali'nde sahne aldığında görmeliydiniz Maçaheli'yi, karşı ve beri Maçaheli'li-leri, katılımı, coşkuyu, dansları, hele de bizim yaşlı şarkıcıları... Doyamıyorlardı ve bitmesini istemiyorlardı...
2002 yılı Ekim ayının ilk haftası, Tbilisi'de Birinci Uluslararası Geleneksel Polifoni Sempozyumu'nün düzenlendiğini, yabancı ülkelerin yanı sıra Gürcüstan'dan da çok sayıda grubun yer alacağını duyar duymaz, bizim dedeleri de götürmeyi düşündük, Bayar Şahin ile birlikte. Finans, kostüm, pasaport, sağlık hazırlıklarını ve provaları bu kez bambaşka bir heyecanla ve de kısa zamanda tamamlayarak, Türk-Gürcü Eğitim ve Kültür Vakfı'nın desteğiyle katıldık sempozyuma. Fransız, Kanadalı, Amerikalı, Avustralyalı, Hollandalı, Japon ve İngiliz, çoğu profesyonel müzik gruplarının konserleri çok güzel olduğu kadar çok da ilginçti. Geleneksel çok sesli Gürcü şarkılrının, yalnız Gürcülerin değil, tüm insanlığın sözlü ve manevi mirasının bir başyapıtı olduğunu kanıtlıyorlardı, adeta.
Köylülerin getirdikleri yöresel sofra, kilim ve iskemleleri ile, kostümleri ile, bizimkiler ne zaman sahne aldıysa tüm seyirciler şaşkın ve gözleri yaşlı idi. Yaş ortalaması yetmiş ama gençleri kıskandıracak çeviklikteki horonları, çoksesli şarkı eşliğindeki coşkulu danslarını, doğallıklarını, içtenliklerini, hiç bir profesyonel kaygı duymadan şarkı söylemelerini, en önemlisi de çoğu orada bile unutulmuş olan şarkıları koruyup bu güne getirmelerini yalnız Gürcüstan değil tüm dünya ayakta alkışladı. Saklı cennet Maçaheli, yalnızca çiçeğiyle, bitkisiyle, böceğiyle, ansıyla, doğasıyla değil otantik müzik geleneğiyle de var olduğunu tüm dünyaya ilan etti. Keşfedilecek daha neler var orada, kim bilir?!
Derken, ses kayıtları, fotoğraflar, teknik hazırlıklar, kopyalar ve dinizdeki güzide albüm... İşte, her anını bazen hüzünle bazen de heyecanla ama dolu dolu yaptığım 34 yıllık öyküm...
Bu şarkıların yenilerini ortaya çıkarmak, sözlerini saptamak, derlemek, notalandırmak, belgelemek, yayınlamak, tanıtmak, duyurmak, yaygınlaştırmak, görsel, işitsel ve yazılı kaynaklar oluşturmak gibi görevler bekliyor, birilerini... Bu şarkılar korunmalı... Sürdürülmeli... Hayriye'deki gibi olmamalı... İnsanlığın Türkiye'de yaşayan bu tek ve son mirasına bir an önce sahip çıkılmalı...
Topluluğun keşfedilmesinde ve bugünlere gelmesinde anlamlı desteklerini esirgemeyen başta A. Nihat Gökyiğit'e olmak üzere İsmet Acar'a, Nurettin Çarmıklı'ya, Mevlüt Artvinli'ye, Bayar Şahin'e, Hüseyin Paker'e, Osman Öztek'e, Fehmi Avcı'ya, Camili (Macahel) Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği'ne, Akademi Prodüksiyon'a teşekkür ediyor, bu albümde sesleriyle yer alan, insanlığın sözlü ve manevi mirasının temsilcilerini kutluyor, düşler vadisi Maçahela'nın turizme açmaya yönelik değil aynı zamanda şarkılarının, dilinin, geleneksel yaşam biçiminin, tarihsel ve kültürel varlıklarının bir bütün olarak korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesini de umuyorum.
37.72.2002
İberya Özkan (Melaşvili)- Y. Mimar
Geleneksel Çok Sesli Şarkılar Topluluğu
"Maçahela" Yönetmeni
Not: Bu yazı aynı zamanda Bayşah Müzik tarafından çıkarılacak olan kaset ve CD için de hazırlanmıştır.
GELENEKSEL ÇOK SESLİ ŞARKILAR TOPLULUĞU "MAÇAHELA" | |||||||||
|
|
İlgili Galeriler