1. KİMLİK BİLGİLERİ
Bağımsızlık Tarihi : 5 Nisan 1991.
Başkenti : Tiflis.
Nüfus : 5.681.025(1994).
Etnik Gruplar : Gürcüler %70, Ermeniler %8, Ruslar %6, Abhazlar %2, Osetler %3, Azeriler %6, Acarlar(Müslüman Gürcülerdir ve sadece bölgelerinden dolayı bu ismi almışlardır)% 0.5, %4.5 Diğer.
Din :%65 Georgian Ortodoks, %10 Doğu Ortodoks, %15 Müslüman, %8 Ermeni Apostolik,%2 Diğer.
Komşuları : Kuzeyde, Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetleri olan Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar,Kuzey Osetya, İnguşetya, Dağıstan ve Bağımsızlık Şavaşı’ndaki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, Güneydoğuda Azerbaycan, Güneyde Ermenistan, Güneybatıda Türkiye ve batıda Karadeniz.
Gürcüstan içerisinde Abkhazya Özerk Cumhuriyeti(savaş sonrası statüsü net değil), Güney Osetya Özerk Bölgesi(savaş dönemi özerkliği kaldırıldı ama statüsü netleşmedi) ve Acara Özerk Cumhuriyeti’ni barındırmaktadır.
1. KİMLİK BİLGİLERİ
Bağımsızlık Tarihi : 5 Nisan 1991.
Başkenti : Tiflis.
Nüfus : 5.681.025(1994).
Etnik Gruplar : Gürcüler %70, Ermeniler %8, Ruslar %6, Abhazlar %2, Osetler %3, Azeriler %6, Acarlar(Müslüman Gürcülerdir ve sadece bölgelerinden dolayı bu ismi almışlardır)% 0.5, %4.5 Diğer.
Din :%65 Georgian Ortodoks, %10 Doğu Ortodoks, %15 Müslüman, %8 Ermeni Apostolik,%2 Diğer.
Komşuları : Kuzeyde, Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetleri olan Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar,Kuzey Osetya, İnguşetya, Dağıstan ve Bağımsızlık Şavaşı’ndaki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, Güneydoğuda Azerbaycan, Güneyde Ermenistan, Güneybatıda Türkiye ve batıda Karadeniz.
Gürcüstan içerisinde Abkhazya Özerk Cumhuriyeti(savaş sonrası statüsü net değil), Güney Osetya Özerk Bölgesi(savaş dönemi özerkliği kaldırıldı ama statüsü netleşmedi) ve Acara Özerk Cumhuriyeti’ni barındırmaktadır.
2. GÜRCÜSTAN’IN ÖNEMİ
Rusya açısından; Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika’ya ulaşımda geçit yeri. Ermenistan ile askeri ve siyasi bazda ittifak içerisinde olan Rusya’nın bu bağını koruyabilmesi için Gürcüstan üzerinde etkili olma zorunluluğu vardır. Doğu Avrupa ve Orta Asya’dan çekilen Rusya için güneye açılan tek kapı Gürcüstan’dır.
Ermenistan için; Türkiye-Azerbaycan kıskacında sıkışmış bir ülkenin dünyaya açılan tek kapısı(İran’ı bilinen nedenlerle bu durumun dışında tutmakla birlikte Ermenistan-İran ilişkileri de gözden kaçmamalı) ve büyük müttefik Rusya’ya ulaşımının sağlandığı noktadır Gürcüstan.
Türkiye için; tarihi –kültürel ve geleneksel müttefik Azerbaycan ile bağ, Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) Boru Hattı’nı taşıyacak köprü, Kuzey Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılmanın yanında Türkmen Doğalgazına da ulaşmanın adıdır Gürcüstan.
Azerbaycan açısından; Bakü-Hazar Petrolleri’nin dünyaya aktarımı, tarihi ve etnik bağların olduğu Türkiye ile irtibatın adıdır Gürcüstan.
Tarih boyunca göçlerin güzergahında yer alan ve kuzeyle güneyi birbirine bağlayan kavşak noktası konumunda olan Gürcüstan, bir yerlerden kaçanların sığınağı yüksek sıradağlara sahip Kafkasya’nın güneyinde, Kafkas Ötesi manasına gelen Transkafkasya’nın Karadeniz’e açılan kapısıdır. Transkafkasya’nın diğer iki devleti olan Ermenistan ve Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya’nın da dünya ile irtibatı Gürcüstan üzerinden sağlanmaktadır.
Hazar Petrolleri’nin ve Orta Asya Doğalgazı’nın batıya taşınması da söz konusu ülke üzerinden olması durumu bir realitedir. Bütün bunlara ilaveten küresel güç olama iddiasında ve uğraşında olan ABD’de bu doğrultuda Kafkasya’ya yerleşme niyetinde olup, hedefine Gürcüstan üzerinden ulaşmayı planlamaktadır. Zira petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrol etmek, Rusya ve Çin’i, Türkiye ve İran’ı baskı altında tutmak için; Afganistan-Irak denkleminde birde Kafkasya ayağına ihtiyaç duyulmaktadır. El-Kaide bahanesi ile Gürcüstan’a girmek ve bu bağlamdaki faaliyetler küresel planlar göz önüne alınarak anlamlandırılmalıdır.
Komşuları ve küresel güçler açısından bu derece öneme haiz olan ülke, ekonomik problemleri, etnik çatışmaları ve bağımsızlık yanlısı söylemleri içinde barındıran, askeri yönden zayıf bir durumdadır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı(KEİT)’’na üyedir. Ayrıca doğuda kalan Hıristiyan kardeşleri temsil ettiği için Avrupa tarafından da sahiplenilmektedir. 1810’larda Rusları Kafkaslara davet eden Gürcüler, şimdi ise Rus etkisinden kurtulmak için AB, ABD, Türkiye gibi unsurları RF’ye karşı kullanmaktadır. Gürcüstan 2005’te NATO’ya girmeyi hedeflemektedir.
Jeopolitik, ekonomik ve stratejik açılardan öneme sahip olan Gürcüstan kendi içinde etnik problemlere sahip oluşunun yanında, büyük güçlerin ve komşu ülkelerin çatışma alanı haline gelmiştir. Son seçimler ve “Kadife Devrim” diye adlandırılan olaylar bunun göstergesidir. Bu durumu izah edebilmek için önce Gürcüstan’ın kısa tarihini anlatmalı ve ardından da bağımsızlık sonrası 14 yılda yaşanan problemleri dile getirmek gerekmektedir.
3. KISA TARİHİ
Gürcüstan M.S. 330’da Hıristiyanlığı kabul etmiştir. 650’li yıllara gelinceye kadar Bizans-İran çekişmesine sahne olan bölge bu tarihten 1000’lere kadar Abbasi kontrolüne girmiştir. III.Bagrat(975-1014) bağımsız bir devlet kurmuş , I.Aleksandır’ın 1443’te ölümü ile de bu devlet yıkılmıştır. 1453 tarihinde İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethi, Gürcüstan’ın Avrupa ile olan irtibatını koparmıştır. 1510-1780 yılları arasında bu seferde Osmanlı-İran çekişmesinin bölge üzerinde cereyan ettiği görülmektedir. Bu mücadelelerde kıyı kentlerinin devamlı surette Osmanlı elinde kalmıştır. Bu dönemde başka bir aktörün de Kafkaslar da ve doğal olarak Gürcüstan da etkili olmaya başladığını görmekteyiz. Bu aktör Rusya’dır. Osmanlı 1565 Astrahan Seferi’nden başlayarak 1877-78’te yapılan ve tarihe”93 Harbi” adı ile geçen savaşa dek Ruslarla Kafkaslar üzerinde büyük mücadele içine girmiştir. Ancak bu tarihte Poti ve Batum’un Rusların eline geçişi ile Gürcüstan Rus kontrolüne girmiştir.
Rus egemenliğinde bölgenin sükunete kavuştuğu söylenemez. 1905 Rus ihtilalinde bağımsızlık isteyen Gürcüler kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1917 devrimi ve ardından gelen Bolşevik İhtilali sonucu Rusya’da oluşan karmaşa ortamı, Gürcü-Ermeni–Azeri ortaklığı ile Transkafkasya Federal Cumhuriyeti’ni doğurmuştur. 6 ay gibi kısa bir süre sonra bu federatif yapı dağılmış ve üç unsurda bağımsızlığını ilan etmiştir. 26 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Gürcüstan, Almanya’nın himayesine girmiş ancak Almanya’nın I.Dünya Savaşı’ndan yenilmesi ile İngiliz işgaline maruz kalmıştır. 1920’de İhtilaf Devletleri Gürcüstan’ın bağımsızlığını tanımışlar fakat Milletler Cemiyeti’ne dahil etmemişlerdir. 25 Şubat 1922’ye gelindiğinde ise Kızıl Ordu Tiflis’te Sovyet rejimini kurmuştur. 1924 Köylü Ayaklanması Kızıl Ordu tarafından bastırılmıştır. 1922-36 arası Gürcüstan, Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti’nin içinde Sovyetler Birliği üyesi olarak kalmıştır. 5 Aralık 1936’dan itibaren ise Gürcüstan, SSCB’nin asli unsurlarından biri haline gelerek Gürcüstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsüne yükselmiştir. “Glastnost” ve “Prestroyka”nın getirdiği rüzgar 19 Nisan 1991 tarihinde Gürcüstan’ı bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkarmıştır. Bağımsızlık BM ve Rusya tarafından tanınmıştır. Bağımsızlıkla birlikte problemlerde nüksetmeye başlamıştır.
4. BAĞIMSIZLIK SONRASI PROBLEMLER
a-Deniz Sınırları Meselesi
Bağımsızlıktan itibaren 6 yıl boyunca Türkiye ve Rusya ile deniz sınırlarının belirlenmesi, problem olarak sürmüştür. 1998’de Türkiye ile karasuları sınırı bir antlaşma ile çizilmiş, aynı yılın Haziran ayında da Rusya ile mutabakata varılmıştır. Böylece mesele diplomatik yollarla çözüme kavuşturulmuştur.
b-Abkhazya
Abhazlar, Gürcüstan’ın Karadeniz ile Kafkaslar arasında kalan bölgesinde yaşamakta olup Kuzey Kafkasya yerli (otokton) halklarına mensupturlar. 8.yy’da Gürcü kilisesine bağlanmış, Bizans ve çeşitli Türk devletlerinin kontrolüne girmişlerdir. Abkhazya 15.yy’da bağımsızlığını tekrar kazanmışsa da 1575-1810 arasında Osmanlı hakimiyetinde yaşamıştır. 16.yy’da kendi istekleri ile müslüman olan Abhazlar, 1810’dan 1864’e kadar Rus-Kafkas mücadelesinde yer almışlar, mücadelenin kaybedilişinin ardından diğer Kafkas Halkları ile beraber Osmanlı topraklarına sürülmüşlerdir. Sürgün sonrası bölgeye Ortodoks Gürcüler, Ruslar, Ermeniler, Rumlar ve Estonlar göç ettirilmiştir.
1918’de kurulan Dağlık Kafkas Cumhuriyeti’nin asli unsurlarından biri olan Abkhazya, önce Gürcüler ardında da 1921 yılında Kızıl Ordu’nun eline geçmiştir. 1922’de Gürcü Abhazlar’dan oluşan “Anlaşmalı Sosyalist Federal Cumhuriyet” kurulmuş, 1931’de ise Stalin Abkhazya’yı özerk cumhuriyet olarak Gürcüstan’a bağlamıştır. 1931-53 dönemi Abkhazya için soykırım ve asimilasyon yıllarını muhteva etmiştir(Stalin’in dönemi). 1967’de 1978’de bölgede Gürcü-Abhaz çatışmaları meydana gelmiş, bunun üzerine 1978’de Abkhazya’nın durumunu bir nebze düzelten anayasa kabul edilmiştir.
Abhaz-Gürcü savaşı öncesi Abkhazya’nın 560.000’lik nüfusunun %44’ünü (220.000) Gürcüler oluştururken; %17’sini (93.000) Abhazlar oluşturmaktaydı. 1989’da Gamsakhurdia’nın Gürcüstan’ın başına gelişi olayların seyrini değiştirmiş, milliyetçi politikalar gerginliği tırmandırmıştır.
1991 yılına gelindiğinde Gürcüstan, 1921-88 arası Abkhazya ile alakalı bütün hukuki karar ve yasaları kaldırmış, 1921 anayasasına döndüğünü ilan etmiştir. Bu gelişme üzerine Abhaz yönetimi de 1925 anayasasına döndüğünü açıklamıştır. Bu anayasaya göre Abkhazya egemen bir devlet olarak Gürcüstan ile ittifak bazında “birlik” oluşturmaktaydı. 14 Ağustos 1992’de Abhaz parlamentosu Gürcüstan ile nasıl bir birlik oluşturulması gerektiğini görüşmek üzere toplanacaktı. Ancak aynı tarih Gürcü askeri birliklerinin Abkhazya’ya girişinin tarihi olmuştur.
Gürcüstan birlikleri Gali, Oçamçira, Gagra ve başkent Suhum’u ele geçirmiştir. Abhaz direnişi Kuzey Kafkas Cumhuriyetleri’nden (Adigey, Kabartey-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan ve Dağıstan) ve Abhaz diasporasından gelen gönüllülerin de desteği ile şiddetlenmiştir. Savaşta teçhizat ve lojistik konularında Rusya’nın Abkhazya’ya destek verdiği görülmüştür [1] . 23 Ağustos 1992’de Abkhazya bağımsızlığını ilan etmiş ancak diğer devletlerce tanınmamıştır. 27 Eylül 1993’e gelindiğinde bütün Abkhazya Gürcü işgalinden kurtulmuştur. Savaşta 7000 insan ölürken 220.000 Gürcü mülteci konumuna düşmüştür.
BM, AGİT ve Rusya Federasyonu (RF) gözetiminde başlatılan barış görüşmeleri; 1993-2001 arasında 350’den fazla toplantı yapılması ve 400’e yakın belge imzalanması ile son bulmuştur [2] . BM Gürcüstan gözlemsi misyonu (UNDMIG) 1994’te kurulmuş ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Barış Gücü’de Gürcü-Abhaz sınırına konuşlandırılmıştır. Gürcüstan 1992’de BDT’ye üye olmuş ve Rus askeri üslerinin ülkeye konuşlanmasını kabul etmiştir. [3] Gürcüstan’ın isteğiyle 1995’te BDT Abkhazya’ya ambargo uygulamaya başlamıştır. 26 Mayıs 1998 tarihinde Gali bölgesinde taraflar arasında çatışma çıkmıştır. 1997’de Abkhazya bağımsızlıktan vazgeçip federetif yapıyı kabul ettiğini Gürcüstan’a bildirmiştir. Ancak yanıt alamayınca bundan vazgeçmiştir. 1994’de ara verilmek zorunda kalınan diplomasi süreci 1998’de tekrar başlamıştır. 3 Ekim 1999’da Abkhazya’da yapılan referandum sonucu %98 bağımsızlık yönünde oy kullanılmıştır. Gürcüstan bu isteği kabul etmemekte ve Abkhazya’yı otonom bir bölge statüsünde kabul etmekten ileri geçmemektedir. İki taraf arasında mülteciler meseleside çok önemli bir konuyu teşkil etmektedir. 220.000 Gürcü’nün dönüşünü Gürcüstan bir anda olmasını isterken, .abhazlar bu dönüşü kademeli hale getirmek istemektedir. Diğer taraftan 60-70 bin civarında Gürcü’nün geri döndüğü bilinmektedir.
Şu ana kadar BM ve AGİT Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünden yana tavır koymuşlardır. Buna karşın Rusya Abhazlar’dan yana tutum sergilemektedir. Rusya Abhazlar’ın büyük bölümüne Rus pasaportu vermiş ve Adler ile Suhum arasında demiryolu kullanıma açılmıştır. Gürcüstan’a vize uygulayan Rusya, Abkhazya’ya ve Gürcüstan’ın diğer sorumlu bölgesi Güney Osetya’ya serbest geçiş hakkı tanımıştır. Abkhazya’nın belirsizlik hali her geçen gün onu Rusya’ya yaklaştırmaktadır. Abhaz-Gürcü sınırı olan İngur Nehri boyunca Rus askerleri barış gücü olarak görev yapmaya devam etmektedir. Gürcüstan’ı n Abkhazya probleminin ne zaman biteceği konusu hala netleşmemektedir. Savaşın üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen barış gelmemiş yada getirilmemiştir.
b- Güney Osetya
Gürcüstan’ın bir diğer problemli bölgesi ise ülkenin kuzeyinde yer alan Güney Osetya’dır. Kafkas Sıradağları’nın kuzeyinde kalan Kuzey Osetya ise RF’ye bağlıdır. [4] Osetler Doğu Ortodoks Hrıstiyan’dırlar ve köken olarakda Hint-Avrupa kökenli oldukları kabul edilmektedir. Osetler’in 1918-21 arasında Gürcülere karşı Ruslar’ın yanında yer almaları, Gürcü-Oset gerginliğini ortaya koyan önemli unsurlardandır. 1922’de Güney Osetya Gürcüstan içerisine özerk bölge olarak dahil edilmiştir. 1936’ya gelindiğinde ise Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsünü kazanmıştır. Güney Osetya kuzey ile birleşmek için defalarca girişimde bulunduysa da Sovyet Yönetimi buna olumlu cevap vermemiştir.
1989 yılı Gürcü-Oset gerginliğinin tırmanışa geçtiği yıl olmuştur. Bu tarihte Güney Osetya Özerk Bölge statüsünden Özerk Cumhuriyet statüsüne yükselmek istediğini belirtmiş, Eylül 1990’da ise “Güney Osetya Demokratik Sovyet Cumhuriyeti”ni ilan etmiştir. 20 Kasım 1990 tarihinde Gürcü parlamentosu Güney Osetya’nın özerkliğini kaldırmış ve bölgeyi doğrudan Tiflis’e bağlamıştır. Gürcüstan Milli Muhafız Ordusu ile Oset milisler arasında başkent Tshinvali merkez olmak üzere başlayan çatışmalar 1992’ye kadar devam etmiştir. Savaş sırasında Osetler Kuzey Osetya’ya, Gürcüler ise Gürcüstan’a göç etmek zorunda kalmışlardır. Binlerce insanın ölümüne yol açan çatışmalar Rusya’nın baskısıyla 10 Haziran 1992’de yapılan ateşkes antlaşması sonucu durmuştur. Gürcü-Oset sınırına 15 bin kişilik Rus barış gücü konuşlandırılmış, 25 Temmuz 1992’den itibaren mülteciler geri dönmeye başlamışlardır. 1994 ilkbaharında büyük çatışmalar meydana gelmiştir. Kasım 1996’da yapılan seçimlerde Ludvig Çubirov oyların %60’ını alarak Güney Osetya devlet başkanı olmuştur.
Güney Osetya devamlı surette Rus yanlısı politikalar gütmektedir. Ruslar’ın 1800’lerden itibaren Kafkaslar’a gelişine karşı direnmeyen Osetler, Kafkas sürgününden de nasibini almamışlardır. Bölgeye ABD’nin giriş yapmasıyla Rusya’ya daha da yakınlaşan Güney Osetya’ya, önce 12 Temmuz 2002’de Abkhazya ile askeri işbirliği antlaşması imzalamış, ardından da aynı yılın 31 Mayıs’ında Abkhazya ve Rusya ile Gürcü saldırılarına karşı işbirliğine gideceklerini dile getirmiştir. Osetler’in bu tutumuna karşı Gürcüstan ise Gürcü topraklarında ilk defa bir NATO tatbikatı yaptırmıştır [5] . Abkhazya problemi gibi Güney Osetya problemi de hala çözülememiştir.
c- Acara
Karadeniz kıyısında Rize Dağları ve Çoruh Irmağı aşağısında kalan Batum merkezli Acara Özerk Cumhuriyeti, 400 bin üzerinde nüfusa sahiptir. Nüfusun büyük bölümü (1989 itibarı ile 392000) müslüman olan Acara da tarihi, etnik ve dinsel bazda problemleri içinde barındıran bir bölgedir. Yavuz Sultan Selim dönemi sonu ile Kanuni döneminin başlarında Osmanlı hakimiyetine giren bölge, 1878 Berlin Antlaşmasıyla Ruslara verilmiştir. 1918’de Çarlık’ın yıkılışı ile tekrar Osmanlı toprağı olduysa da 1921’de Sovyetlere geri verilmek zorunda kalınmıştır.
16 Temmuz 1921’de Gürcüstan’a bağlı özerk cumhuriyet statüsünü kazanan Acaralar, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Kazakistan’a sürülmüş ve Stalin’in ölümü ile geri dönmüşlerdir. Gürcüstan’ın bağımsızlığından sonra Acara’ın statüsü değişmemiştir. Ancak Tiflis-Batum arası ekonomik sebeplerle gerginlikler yaşanmakta olup bunun yanında Acara Rusya’yı garantör olarak görmektedir. Batum’da bulunan Rus askeri üssünün devamını istemekte, diğer taraftan da sınırların korunmasını yerel birliklere bırakmakta olup Gürcü ordusunu bölgeye sokmamaktadır [6] .
“Kadife devrim” adı ile kabul edilmiş olay, Acara meselesini gündeme getirmiştir. Yaşanan gelişmelere ilerleyen satırlarda yer vereceğiz.
d- Ahıska Türkleri
Türkiye sınırına bitişik olan Ahıska bölgesi, Ruslar tarafından Mesketya adı ile isimlendirildiği için bu bölgede yaşayanlar Mesket Türkleri olarakta anılmışlardır. Şu an Mesheti olarak anılan bölge, 1578’de 3. Murat devrinde Osmanlı idaresine girmiştir. 1829 Osmanlı-Rus savaşı sonucu yapılan Edirne Antlaşması ile Rusya’nın eline geçmiş olan bölgeden 1877-78 (93 Harbi) yıllarında Osmanlı topraklarına yoğun bir göç yaşanmıştır. 1919 Gürcüstan’ın eline geçen bölge daha sonra Gürcüstan ile birlikte Rusya egemenliğine girmiştir. 1921 Kars Antlaşması ile Ahıska’nın bir bölümü Türkiye’de bir bölümüde Rusya’da kalmıştır. 2. Dünya Savaşı’nda 40 bin genç Rus ordusunda görev yapmak için alınmıştır. Geride kalan ihtiyar, çocuk ve kadınlar, demiryolu yapımında çalıştırılmışlardır. Bu demiryolları ise 14 Kasım 1944’te 91 bin Ahıska Türkünü Stalin’in emriyle Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın Fergana Vadisine sürgüne götürmüştür. Sürgüne gönderilenlerin topraklarına Gürcüler yerleştirilmiştir. Şu an Özbekistan, Türkiye ve diğer ülkelerde yaşayan Ahıska Türkleri ana yurtlarına dönememektedirler. Türkiye Gürcüstan’dan bunun çözümünü isterken Rusya’da Gürcüleri köşeye sıkıştırmak için Ahıska meselesini bir koz olarak kullanmak istemektedir. Sürgünde yaşayan Ahıskalılar ise sürgün üzerinden 59 yıl geçmesine rağmen geri dönmek istiyorlar ve bu isteklerinde Türkiye’den yardım bekliyorlar [7] .
e- Cavaheti Ermenileri
Gürcüstan’ın Ermenistan sınırında bulunan Cavaheti(Djavakheti, Javakheti, Cevaheti) bölgesinde 200 binin üzerinde Ermeni yaşamaktadır. Sovyetlerin son döneminde Cavaheti Ermenileri “Cavah” hareketi olarak önce Ermeni kültürel mirasını korumak için çalışmalar yaptılar. Ancak hareketin seyri ya bölgeye özerklik verilmesi ya da bölgenin Ermenistan’a katılması yönünde değişti. Ermenistan Azerbaycan ile olan problemi sebebi ile Cavaheti’ye sahip çıkmadı. Daha net söylemek gerekirse; Türkiye-Azerbaycan kıskacından çıkabileceği tek nokta olan Gürcüstan’la bir problem içine girmek istememiştir.
Cavaheti Ermenileri’ni Tiflis’le karşı karşıya getiren bir diğer mesele ise Akhalkalı Rus Askeri Üssü’ne Türk askerinin geleceği söylentisidir. Gürcüstan bu söylentiyi yalanlamıştır. Ekonomik problemlerin varlığı ise Ermeniler’le Tiflis’in yaşadığı problemlerin bir diğer boyutudur.
f- Pankisi Vadisi
Gürcüstan’la Rusya gerginliğini artıran ve bölge dışı güçleri (ABD) Gürcüstan meselesine dahil eden sorunların başında Pankisi Vadisi gelmektedir. Pankisi (Panki) Vadisi Gürcü-Çeçen sınırında 65 km. uzunluğa sahip ve Tiflis’in 190 km. Kuzey Doğu’sundadır. Vadide 8-12 bin Çeçen mülteci yaşamaktadır. Rusya, gerek 1. Çeçen savaşında (1994-96), gerekse 2. Çeçen savaşında (1999-...) bu vadide Çeçen direnişçilerin bulunduğunu iddia ederek vadiye müdahale etmek istemiştir. Gürcüstan buna izin vermezken Rusya, 2000-2002 yılları arasında vadiyi belli aralıklarla bombalamış ve Rus-Gürcü gerginliğinin artışına sebep olmuştur.
11 Eylül saldırılarını bahane ederek Afganistan’a giren ABD, El-Kaide militanlarının bu vadide barındığını iddia etmiş; Gürcü birlikleri ile beraber vadiye müdahalede bulunmuştur. ABD askerinin, şu an eğitim, danışmanlık ve teknik eğitim maksadı ile Gürcüstan’da 200 kişilik bir askeri personele sahip olduğu söylenmektedir. Ancak ABD’nin daha öte maksatlarla ve daha kalabalık bir şekilde bölgede olduğu söylentisi yaygındır.
Rusya bölgeye ABD’nin gelişinden rahatsız olmakla birlikte, Çeçen savaşçıların “terörist” kabul edilmesinin ve manevra kabiliyetlerinin kısıtlanmasının, kendisi açısından faydalı olduğunu düşünmekte ve bundan çıkar sağlamaya çalışmaktadır.
g- Rus Askeri Üsleri
Abkhazya, Güney Osetya, Acara, Cavaheti ve Pankisi Vadisi meselelerinde mevcut olan Rus-Gürcü gerginliğinin en önemli sebeplerinden birisi de Rus askeri üsleridir. Gürcüstan bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından bu yana Vaziani, Gudauta, Batum ve Akhalkalı (Akhalkalaki) üslerinden rahatsız olmuş ve bunların tasfiyesi için uğraşmıştır. Bu üslere ilaveten Abhaz-Gürcü ve Oset-Gürcü sınırlarına barış gücü kisvesi altında Rus askerinin yerleştirilmesi meseleye tuz biber ekmiştir. Zira çözümsüz bir şekilde 10 yılı aşkındır devam eden Abkhazya ve Güney Osetya, her geçen gün Rus kontrolüne girmektedir.
Bu duruma karşın Gürcüstan ABD, AB ve Türkiye’ye yaklaşarak Rusya’yı dengelemeye çalışmaktadır. 1999 yılında İstanbul’da yapılan AGİT zirvesinde imzalanan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’na (AKKA) binaen, Vaziani ve Gudauta üsleri 1 Temmuz 2001’de boşaltılmıştır. Aynı antlaşma gereği Gürcüstan’da bulunan Rus askeri gücü 153 tank, 241 zırhlı araç ve 140 topa indirilmiştir. Rusya ABD ekonomik yardımını şarta bağlanması ve diğer ekonomik sebeplerle bu duruma razı olmuştur. Diğer iki üs olan Akhalkalı ve Batum üsleri ise Rusya’nın Ermenistan’daki üsleri ile ikmal ve haberleşme bağlantısı açısından büyük önem arzetmektedir. Türkiye ve NATO’nun varlığı ve kendi askeri ihtiyaçları sebebi ile bu üsleri mümkün olduğunca elde tutmak istemektedir. Bu nedenle Gürcüstan’a kendisine olan 179 milyon dolarlık doğalgaz borcu karşılığında 15 yıl daha üsleri kiralamak istemektedir. Gürcüstan bu teklife sıcak bakmazken Rusya, AKKA kararları gereği 31 Aralık 2003’e kadar üsleri boşaltmış olmalıydı. Ancak Rusya üslerden çıkmamıştır.
5. PROBLEMLERİN ULUSLARARASI HALE GELMESİ
Rusya’nın yukarıda sayılan sebeplerle Gürcüstan üzerinde tahakküm kurmak istemesine karşın Gürcüstan, ABD ve Türkiye ile askeri ve ekonomik işbirliğine gitmiştir. Akhalkalı Rus Askeri Üssü’nün hemen yanında yer alan Manveli havaalanı, Rus askerlerince boşaltılmasının ardından Türkiye tarafından restore edilmiştir. Gürcü ordusunun eğitimi ve askeri üslerinin modernizasyonu konusunda ABD ve Türkiye Gürcüstan’a yardım etmektedir. Bu bağlamda 10 helikopter Gürcüstan’a verimiş ve ABD 1500 kişilik özel Gürcü birliğini eğitmiştir. Türkiye 1995 tarihinden itibaren Gürcüstan’a barış gücü adı altında subay ve gözlemci göndermektedir. Gori Askeri Eğitim Merkezi’nin restorasyonu da Türkiye tarafından üstlenilmiştir. Türk-ABD askeri eğitim uzmanları Aleksayava havaalanında askeri pilot eğitimleri vermektedirler. Türkiye 2002 Mart’ına dek Gürcüstan’a 14 milyon dolar askeri yardım yapmıştır. [8]
Görüldüğü üzere mevcut problemlerde ABD-AB ve Türkiye Gürcüstan’dan yana tavır takınmaktadır. Bu cenah “Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün korunması” konusuna büyük önem verirken; Rusya karşısında Gürcüstan’ı desteklemekte, askeri ve ekonomik yardımda bulunmaktadır. Özellikle ABD açısından Gürcüstan’ın Rusya kontrolüne girmemesi gerekmektedir. “Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünü bozacak her türlü eyleme karşı olduğunu” ilan eden ABD; [9] bu politikasının faydasını 2. Irak savaşında (2003 Mart-...) Gürcüstan’ın topraklarını ABD ordusuna açması ile görmüştür.
Buna karşın Rusya askeri üslerinin devamı ve bölgenin kendi kontrolünden çıkmaması için Abhazları, Osetleri ve Acaraları desteklemekte, Cavaheti Ermenileri ve Ahıska Türklerini Gürcüstan’a karşı koz olarak kullanmaktadır, Gürcüstan’dan kopan her parçanın kendine daha yakınlaşacağını düşünmektedir. Rusya bugün Abkhazya ve Güney Osetya’ya vize uygulamamakta ve Abhazlarla Osetlere Rus vatandaşlığı hakkını vermektedir. Bu durum söz konusu bölgelerin Rusya’ya fiilen bağlı hale gelmesi demektedir.
Rusya açısından bir diğer önemli mesele ise Çeçenistan’dır. SSCB’nin yıkılışında Afganistan’ın yaptığı etkinin aynısını Çeçenistan’ın bağımsız bir devlet olarak dünyaca tanınması yapacaktır. Çünkü özellikle Kuzey Kafkasya (Dağıstan, İnguşetya, Adıgey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Kuzey Osetya) için bağımsızlığın ilk örneği olacaktır. Bunu diğer bölgelerde izleyebilir. Böylece Altın Ordu Devletinin yıkılışı ile büyüyen Rus etkisi, ilk geri adımda SSCB, ikinci geri adımda da RF’nin dağılışı ile eskiye dönebilir. Bu öngörüyle Çeçenistan’daki Rus baskısı insan hakları ihlallerinin zirvesine ulaşmıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi bütün Kuzey Kafkasya’yı ve doğal olarak Çeçenya’yı dünyaya bağlayan kapı , Gürcüstan’dır. Rusya Çeçen direnişini Gürcüstan boyutunda da çevrelemek ve yok etmek istemektedir. Pankisi Vadisi’nin bombalanması da bu yüzdendir. Bütün bu sebeplerden ötürü Rusya, Gürcüstan’ı kontrol altında tutmak istemektedir. Bu maksatla Gürcüstan’da mevcut problemleri körüklemekte, ABD-AB-Türkiye cenahına karşı RF-Ermenistan birliği ile cevap vermeye çalışmaktadır.
Küresel ve bölgesel hesaplaşmaların ortasında yer alan Gürcüstan, Abkhazya, Osetya ve diğer problemlerini çözmeye çalışmaktadır. Ancak çözüm mevcut Gürcü yönetimi ile ya da Kafkasya’nın mevcut yapısı ile çözülebilecek bir durum arz etmemektedir. ABD ve Rusya’nın insafına bırakılmış bir çözüm pek akıl karı olmasa gerektir. Zira her ikisi içinde bölünmüş, parçalanmış, devamlı dışardan yönlendirilen ve etki altında kalan, Gürcüstan ve tüm Kafkasya, en iyi çözüm olarak görülmektedir. Oysaki gerçek çözüme dış etkilerden arındırılmış bir ortamda ulaşılacaktır. Burada, bölgede yaşayan tüm gruplara sorumluluk düşmektedir. Bölge problemleri ancak yine bölge içerisinde karşılıklı işbirliği ile çözülebilir.
Örneğin Kuzey Kafkasya’nın bölünmüşlük halinin ortadan kalkışı ve sorunların bir üst platformda ( Kuzey Kafkasya Federasyonu ya da Kuzey Kafkasya Birliği-adından ziyade fonksiyonu önemlidir diye düşünmekteyiz) diyalog yoluyla çözülmesi mümkündür. Bunu tarihte görmekteyiz. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1918-21) ve “Müridizm Hareketi” olarak adlandırılan dönemlerde bölge, kendi sorunlarını yine kendi birliği içinde konuşabilmiş ve çözüme dair adımlar atabilmiştir.
6. GÜRCÜSTAN’DA SON GELİŞMELER
Moskova Knezliği’ni Rus İmparatorluğu’na dönüştüren Deli Petro, SSCB’nin en sert diktatörü Joseph Stalin ve Ruslar’ın yeni çarı Viladimir Putin birer Gürcü’dür [10] .
Rusya için bu derece önemli şahısları çıkaran Gürcüstan bugün nereye doğru gidiyor? Glasnost ve Prestroyka dönemi SSCB’sinin dış işleri bakanı Eduard Şevardnadze’yi kim ve niçin, hemde bu derece batı yanlısı olduğu bir dönemde alaşağı etti? Bundan sonra Gürcüstan’ın seyri nasıl olacak?
Bu sorulara cevap verebilmek elbette kolay değildir. Önce tespitleri yapmak gerekirse; Gürcüstan aşırı milliyetçi Gamsakhurdia döneminde SSCB yıllarında donmuş sorunları çözdü ve tırmanışa geçirdi. Ardından 1992’de ABD’nin başa getirdiği Şevardnadze diplomatik yollarla problemin üzerine yürüdü. Türkiye’nin ilişkilerinin en iyi olduğu komşu oldu. ABD ve Avrupa ile çeşitli konularda işbirliğine gitti. Rusya’yı dengelemeye ve bölgeden uzaklaştırmaya çalıştı. Ermenistan ve Azerbaycan gibi iki hasım ve komşu ülkeyle iyi ilişkiler içine girdi. Diğer taraftan BDT’ye de 1994’te üye oldu. Gerektiğinde problemlerin çözümünde Rusya’yı da işin içine kattı ve hakem olarak gördü. Kısaca söylemek gerekirse Şevardnadze Gürcüstan’ı önceliyordu ve gerektiğinde bağımsız hareket edebiliyordu.
2 Kasım 2003 tarihinde Gürcüstan’da milletvekili genel seçimleri yapılmıştır. Seçime katılım %62’dir. Seçmen listeleri tam olarak açıklanmamış, Kodor bölgesine de pusulaların ulaşmadığı bildirilmiştir. Seçim sonuçlarının açıklanması çok gecikmiştir. 20 Kasım da açıklanan seçim sonuçlarına göre; Şevardnadze destekli “Yeni Gürcüstan İçin” bloğu %21,32, “Demokratik Uyanış Birliği” bloğu %18,84 ve Nino Burjanadze’nin Demokratlar bloğu %8,79 oy aldığı açıklandı. Sınır dışında kullanılan 80.000 oy geçersiz sayılırken; AB, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere çeşitli çevreler seçime hile karıştırıldığı duyurdular.
Saakaşvili ve Burjanadze taraftarları, seçimin hemen ardından seçimlerin hileli olduğu gerekçesi ile protesto gösterilerine başladılar. Muhalefeti oluşturan diğer grupların gösterilere katılmadıkları görüldü. 23 Kasım’a, yani parlamentonun açıldığı güne kadar süren eylemler; parlamentonun basılması ve Nino Burjanadze’nin geçici cumhurbaşkanı ilan edilmesi ile yeni bir boyut kazandı. Rusya Dış İşleri Bakanı İgor İvanov, muhalefetle Şevardnadze arasını bulmaya çalıştıysa da bir sonuç alamadı. Muhalefet taraftarları Şevardnadze’nin evinin etrafında toplanmaya başladı ve tüm dünyaya Şevardnadze’nin istifa ettiği duyuruldu. Seçimlere kadar başkanlık yapacak Burjanadze, en kısa sürede NATO ve AB üyeliklerini hedeflediklerini açıklarken, yeni seçim için ABD’den 5 milyon dolar isteneceği haberi Reuters’e aktarılmıştır. [11] Bu haber olayın ABD boyutunun bir göstergesi olsa gerek.
Şevarnadze, ABD’nin kendine ihanet ettiğini ileri sürmüş, Irak için kendisinden yardım istendiğinde yardım ettiğini, Soğuk Savaşı’ın bitiminde önemli bir rol üstlenmesine rağmen Batı tarafından yüz üstü bırakıldığını dile getirmiştir. Şevardnadze: “Dünya da kim Şevardnadze’nin bir Çavuşesku ya da Miloseviç olacağına inanırki? Her şey hazırdı, asker,polis, büyük kalabalığa baktım ve asla sakinleştirilemeyeceklerini gördüm. Çok kan akacağını anladım. İşte o sabah arkadaşlarıma tek yolun istifam olduğunu söyledim.” [12] O böyle derken asker ve polisin emirlere itaat etmediği de bilinmektedir. Söz konusu askerinde ABD tarafından eğitildiğini hatırlatarak dikkatleri çekmek isteriz.
Bu olaylar karşısında en kritik gelişmeler Acara Özerk Cumhuriyeti’nde meydana gelmiştir. Acara yönetimi ile Saakaşvili’nin başını çektiği muhalefet arasında gerginlik yaşanmaktadır. Acara yönetimi başkanı Aslan Abaşidze Şevardnadze’yi muhalefete karşı aşırı demokrat davranmakla suçlamış ve bütün suçu muhalefete atmıştır. Muhalefet destekli öğrenci hareketi Kmara’(Yeter)ya mensup kişiler Acara’da seçim dönemi gözaltına alındılar. Kadife devrimin gerçekleşmesi ile Acara olağanüstü hal ilan etti, Tiflisle ilişkileri kesti, Abkhazya ve Güney Osetya olaylarını hatırlatarak bağımsızlık sinyalleri verdi. Türkiye ve Rusya Abaşidze’ye gerilimi tırmandırmaması ve uzlaşmaya yanaşması gerektiği mesajını verdiler. Diğer taraftan Abkhazya, Güney Osetya ve Acara başkanları Moskova da gelişen olayları değerlendirmek üzere toplanmışlardır. Acaralar gibi sürgündeki Ahıskalılar da gelenin gideni aratacağı düşüncesine sahiptirler. [13]
Kadife Devrim’in arkasında ABD’nin olduğu aradan geçen zaman içerisinde ortaya çıkmıştır. Rusya, Şevadnadze’yi devirme olayının haftalar öncesinden ABD tarafından planlandığını ve ABD Büyükelçisi’nin Şevardnadze’yi iknada büyük rol oynadığını iddia etti. Darbenin hemen ardından ABD ve AB’nin yapılanları onaylaması bu iddiayı doğrular niteliktedir. Bir başka olayda uluslararası “Para Sihirbazı” George Soros’un vakıflarının(Açık Toplum ve Gürcüstan Vakfı) Saakaşvili ekibine 3 milyon dolar destek verdiğinin ortaya çıkmasıdır. Bilindiği gibi Soros, son Asya Krizi’nin mimarıdır ve bu tür işlerle de ilgilenmektedir. Zaten Şevardnadze de darbeyi Soros, AB ve ABD’nin gerçekleştirdiğini dile getirmiştir.
Söz konusu olayda Saakaşvili’nin destekçisi Kmara (Yeter) adlı öğrenci hareketinin rolü büyüktür. Örgüt, 2000 Eylül’ünde Sırbistan’da Miloseviç’i iktidardan indiren Otgar (Direniş) Örgütü’nden “Darbe nasıl yapılır?” eğitimi almıştır. Yaklaşık 1000 Kmara mensubuna eğitim veren örgütün başka ülkelerin örgütlerine de eğitim verdiği, hatta 2001’de Beyaz Rusya’da başarısız bir girişimin yaşandığı da söylentilerin arasındadır. [14]
Peki Kadife Devrim sadece dış güçlerin müdahalesiyle mi meydana geldi? Sebeplerin en önemlisi bu belki, ama tek yalnız bir şey ifade etmiyor. Yaygın hale gelen yolsuzluk, organize suçlar, Abkhazya ve Güney Osetya gibi etnik problemler sonucu doğan savaş halinin devamı ve kesin barışın bir türlü sağlanamaması, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik halin kötülüğü ve halkın sorunlarına çözüm bulunamamış olması gibi sebepler söz konusu olayların ortaya çıkışına yardımcı olmuştur. Kendi içinde barışık bir Gürcüstan’da böylesi müdahalelere fırsat doğmazdı herhalde.
Bir diğer soru ise ABD kendisinin başa getirdiği Şevardnadze’den neden vazgeçti? Bu soruya Jonathan Steele Şöyle cevap veriyor: “İki şey ABD’nin değişime gitmesine yol açtı. Biri istikrarsızlık korkusu ve eğer göstericiler hızlı bir biçimde kendi yollarına gitmeselerdi, iç savaştı. Bush yönetimi, geçen yıl [2002] Rus devlet kontrollü gaz devi Gazprom’un Gürcüstan’a yardımı sürdürmek için uzun dönemli bir anlaşma yapmasına köpürmüştü. Önce, ABD Büyükelçisi Richard Miles, Washington’un bu tarz anlaşmalarda önceden haberdar edilmesi gerektiği konusunda şikayet etti. Daha sonra Bush’un Enerji Danışmanı Steven Mann, Şevardnadze’yi bu anlaşmayı başlatmaması yönünde uyarmak için Tiflis’e uçtu...” [15]
Yukarıda görüldüğü üzere Şevardnadze gerektiğinde ABD’ye rağmen adımlar attı ve karşılığını bu şekilde gördü. Daha önce zikrettiğimiz gibi ABD’nin küresel planlarında Gürcüstan’ın Kafkasya düzleminde özel bir yeri vardır. Şu ana dek Afganistan ve Irak’a yerleşen ABD, Gürcüstan’daki varlığını ve etkisini güçlendirmek istemektedir. Türkiye’nin Irak Savaşı’nda istediği desteği tam vermeyişi (ikinci tezkere ile ABD askerinin Türk topraklarına konuşlanması reddedilmiştir) ABD’yi Gürcüstan hususunda daha net ve aktif politika izlemeye itmiştir. Gürcüstan ABD için emirlerini yerine getirecek bir ülke olmalıdır. Olayların seyri bu durumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ortaya çıkaracaktır.
Ve 4 Ocak 2004, Gürcüstan’da yeni seçimler yapıldı. 1.769.000 seçmen sandık başına gitti. Katılım %80 olarak açıklandı. Devrik Cumhurbaşkanı Şevardnadze, Saakaşvili’nin defalarca seçime kadar ülkeyi teketmesini istemesine rağmen oyunu kullandı. Gazeteciler “Oyunuzu Saakaşvili’den yana mı kullandınız?” diye sorarken Şevardnadze “Doğru cevaba yakınsınız” dedikten sonra Saakaşvili’yi zeki bir siyaset adamı olarak niteledi. Seçilecek başkanın ülke için iyi çalışmasını temenni etti. [16]
Seçimde beş aday yarıştı ve yarışı Ermeni asıllı Saakaşvili oyların %86’sını alarak kazandı. 35 yaşında evli ve bir çocuk babası olan Saakaşvili, Kiev Üniv. Uluslararası Hukuk mezunudur. Yüksek lisansını Colombia Üniversitesi’nde, doktorasını ise George Washington Üniversitesi’nde yapmış olup Strasburg’daki Uluslararası İnsan Hakları Enstitüsü’nden diploma almıştır. 1995’te Gürcüstan Parlamentosu Reform ve Hukuk Komitesi Başkanı seçilmiş, ardından da 1999’da milletvekili olmuştur. Ekim 2000’de Adalet Bakanı görevini almış ancak yolsuzlukları gerekçe göstererek Eylül 2001’de istifa etmiştir. Aynı yıl tekrar milletvekili seçilmiştir. Bakanlık görevini bıraktıktan sonra Ulusal Hareket Partisi’ni kuran Saakaşvili, Gamsakhurdia ve Şevardnadze’den sonra Gürcüstan Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Onun döneminin nasıl olacağı merakla beklenmektedir.
Saakaşvili’nin ilk açıklamaları; yolsuzluklarla mücadele, sosyal adaletin sağlanması, ülkenin birlik ve beraberliğinin korunması, Abkhazya ve Güney Osetya problemlerinin çözümü gibi söylemlerin yanında Avrupa ile bütünleşmenin hız kazanacağı mesajlarını vermektedir.
Gamsakhurdia milliyetçi bir liderdi. Onun döneminde Gürcüstan bağımsızlığını ilan etmiş, Güney Osetya ve Abkhazya olayları da patlak vermiştir.
Şevardnadze, SSCB’nin son dışişleri bakanı idi. 1992’de büyük ümitlerle Rusya’dan davet edildi. Devlet Başkanı oldu ve Gamsakhurdia gibi muhaliflerle mücadele etti. Mücadeleyi kazanıp tek adam olan Şevardnadze, Abkhazya ve Güney Osetya problemlerini çözemedi. Ancak olayları askeri cepheden diplomatik cepheye taşımada pay sahibi oldu. Gün oldu ABD ile gün oldu Rusya ile beraber çalıştı. Nihayetinde SSCB ile ve doğal olarak RF ile bir bağı vardı. Rusya’yı ve yeni dönemi iyi bilen biriydi. Hatta 1989 sonrasını hazırlayan kişiler arasında Şevardnadze ismi zikredilmeye layıktır. Rusya açısından da Şevardnadze ehven-i şer durumundaydı. Çünkü şu an iktidara gelenler (Saakaşvili, Burjanadze ve Zhvania) tam manası ile ABD ve Batı yanlısıdırlar.
Saakaşvili ne milliyetçi ne de Rusya ile bir bağlantısı var. Ermeni asıllı olan şahıs, ABD’de eğitim almış olup Avrupa hayranı ve Batıcı bir karakter çizmektedir. Genç olması hasebiyle geçmişte yaşanan problemleri çözmek için uğraş vermiş birisi değildir. Yolsuzlukları bahane göstererek on bir ayın sonunda Adalet Bakanlığı görevinden ricat eylemiştir. Taşın altına pek elini koymamış gibi görünüyor. 1992-2003 arasında Gürcüstan’ı yönetmiş güçlü lider Şevardnadze’yi ABD desteğiyle devirmiş ve aynı dastekle seçimi kazanmıştır.
Bütün bu sayılanlardan sonra Saakaşvili’nin Gürcüstan için ne yapacağı görülecektir. Ama muhtemel olan; Gürcüstan eskisinden daha fazla ABD güdümüne girecektir. Zira yeni başkan ABD desteğiyle koltuğuna gelmiştir ve yerini koruması da ABD desteğiyle olacaktır.
Saakaşvili’nin belki de ilk imtihanı Acara’dır diyebiliriz. Acara yönetimi Şevardnadze’nin devrilişinin ardından Batum’da olağanüstü hal ilan etti. 4 Ocak’ta kaldırılan olağanüstü hal 8 Ocak’ta tekrar uygulamaya konuldu. Bölgeye giriş çıkışlar kontrolle sağlanmaya başlandı. Acara’ın nasıl bir seyir takip edeceği ve Saakaşvili’nin ne yapacağı diğer problemler açısından da önemlidir. Çünkü Acara’ın kazanacağı her hangi bir hal, Azeri ve Ermeni azınlığa örnek olacaktır. Nitekim bunun göstergesi olarak Cavaheti Ermenileri, yeni başkana “özerk bölge” statüsü kazanma isteğiyle başvurdular. [17]
4 Ocak seçimlerini boykot etmekten baskılar nedeniyle son anda vazgeçen Aslan Abaşidze, Saakaşvili’nin kendisini devirmek istediğini ve bu nedenle Kmara gibi örgütlerin silahlı bir isyan hazırlığında olduğunu belirtmiştir. Tekrar olağan üstü hal ilan edilen bölgede Kmara’ya mensup 5 kişi gözaltına alınırken, Abaşidze’nin 25 Ocak parlamento seçimlerinde nasıl bir tavır takınacağı merak konusudur.
Darbe sonrası ABD, Colin Powel ve ardından Donald Rumsfeld aracılığı ile Batum ve Akhalkalı Rus askerî üslerinin AKKA Antlaşması gereği boşaltılmasını Rusya’ya hatırlattı. Rusya’nın cevabı; önce üsleri boşaltmayacağı yönünde olmuş, iki üssün kapatılmamasını, üslere ve personele yönelik şiddet içeren bir davranışın “Kötü sonuçlara neden olabileceği”ikazında bulunulmuştur. Daha sonra ise Rusya, üsleri boşaltmak ve yeni garnizonlar kurmak için Gürcüstan’dan 500 milyon dolar istemiştir. Bunun üzerine ABD Tiflis’e yardım edeceğini dile getirmiştir. [18]
Bu gelişmeler meydana gele dursun Saakaşvili yönetimi, eski yönetimden bakanların ve bazı milletvekillerinin banka hesaplarını dondurmuştur. Ayrıca Gürcü Bayrağı değiştirilmiş, Ulusal Hareket Partisi’nin bayrağı Gürcü Milli Bayrağı olmuştur. Bayrak, beyaz ve kırmızı renkler üzerine işlenmiş kilisenin sembolü 5 adet Haç’tan müteşekkildir. Yeni yönetim değişime bayraktan başlamış oldu.
Saakaşvili, ABD-Rus çekişmesinin güçlü yaşandığı, 1,7 milyar dolar borcu olan ve ekonomik sıkıntı yaşayan [19] Gürcüstan’da bunca problemle nasıl baş edecek? Zaman bunu gösterecektir.
Mehmet Ali BOLAT
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kafkas Abhaz Dayanışma Komitesi Web Sayfası: www.Abkhazya.org.tr
[2] Ağacan, Kamil, Abkhazya’nın Rusya Tarafından Gizli İlhakı, Stratejik Analiz, Mart 2003, Cilt:3, Sayı:35, s.19.
[3] Henze, P.B., Gürcüstan ve Ermenistan: Sıkıntılı Bağımsızlık, Avrasya Etüdleri, Yaz 1995, Cilt:2, Sayı:2, s.28.
[5] Gül, N., Kafkasya, Stratejik Analiz, Temmuz 2002, Cilt:2, Sayı:27, s.189.
[6] Kafkas Vakfı Web Sayfası: www.kafkas.org.tr
[7] “Ahıskalılar Sürgünden Dönmek İstiyor”, Muharrem Coşkun’un Ahıskalılar Vakfı Başkanı Mehmet Oğuz ile Röportajı, Milli Gazete, 11.12.2003.
[8] Lebanidze, T., 11 Eylül Sonrasında Kafkasya’da Güvenlik Alanında İşbirliği Kaçınılmazdır, Stratejik Analiz, Nisan 2002, Cilt:2, Sayı:24, s.138.
[9] Ağacan, Kamil, ABD’nin Gürcüstan’a Asker Göndermesi: Terörle Mücadelede Üçüncü Cephe mi Yoksa Köşebaşının Tutulması mı ?, Stratejik Analiz, Nisan 2002, Cilt:2, Sayı:24, s.69.
[10] Yanılmaz, Cumhur, Küresel Kurtlar Sofrasında Gürcüstan, Anlayış, Eylül 2003, Sayı:4, s.57.
[11] Radikal, 25.11.2003.
[12] Radikal, 28.11.2003.
[13] Aynı Röportaj, Milli Gazete, 11.12.2003.
[14] Karakoç, Ekrem, Gürcüstan’da İpler Kimin Elinde?, Anlayış, Ocak 2004, Sayı:8, s. 76.
[15] Steele, Jonathan, Yeni Soğuk Savaş, The Guardian, Zaman, Milli Gazete, 04.01.2004.
[16] Gürcüstan’da Zoraki Seçim, Milli Gazete, 05.01.2001.
[17] “Gürcüstan’daki Emeniler Özerklik İstiyor”, Milli Gazete, 21.01.2004. Haberin ayrıntısında; Ermenilerin önce özerklik sonrada Ermenistan’a bağlanmak isteyecekleri ve bunun sonucunda “İkinci Yukarı Karabağ” olayının gerçekleşebileceği vurgulanmaktadır.
[18] “Rusya Para İstiyor”, Radikal, 15.01.2004.
[19] Gürcüstan’da emekli maaşı 7 dolar ve nüfusun çoğu günlük 4 dolar ile geçinmektedir.
Bağımsızlık Tarihi : 5 Nisan 1991.
Başkenti : Tiflis.
Nüfus : 5.681.025(1994).
Etnik Gruplar : Gürcüler %70, Ermeniler %8, Ruslar %6, Abhazlar %2, Osetler %3, Azeriler %6, Acarlar(Müslüman Gürcülerdir ve sadece bölgelerinden dolayı bu ismi almışlardır)% 0.5, %4.5 Diğer.
Din :%65 Georgian Ortodoks, %10 Doğu Ortodoks, %15 Müslüman, %8 Ermeni Apostolik,%2 Diğer.
Komşuları : Kuzeyde, Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetleri olan Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar,Kuzey Osetya, İnguşetya, Dağıstan ve Bağımsızlık Şavaşı’ndaki Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, Güneydoğuda Azerbaycan, Güneyde Ermenistan, Güneybatıda Türkiye ve batıda Karadeniz.
Gürcüstan içerisinde Abkhazya Özerk Cumhuriyeti(savaş sonrası statüsü net değil), Güney Osetya Özerk Bölgesi(savaş dönemi özerkliği kaldırıldı ama statüsü netleşmedi) ve Acara Özerk Cumhuriyeti’ni barındırmaktadır.
2. GÜRCÜSTAN’IN ÖNEMİ
Rusya açısından; Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika’ya ulaşımda geçit yeri. Ermenistan ile askeri ve siyasi bazda ittifak içerisinde olan Rusya’nın bu bağını koruyabilmesi için Gürcüstan üzerinde etkili olma zorunluluğu vardır. Doğu Avrupa ve Orta Asya’dan çekilen Rusya için güneye açılan tek kapı Gürcüstan’dır.
Ermenistan için; Türkiye-Azerbaycan kıskacında sıkışmış bir ülkenin dünyaya açılan tek kapısı(İran’ı bilinen nedenlerle bu durumun dışında tutmakla birlikte Ermenistan-İran ilişkileri de gözden kaçmamalı) ve büyük müttefik Rusya’ya ulaşımının sağlandığı noktadır Gürcüstan.
Türkiye için; tarihi –kültürel ve geleneksel müttefik Azerbaycan ile bağ, Bakü-Tiflis-Ceyhan(BTC) Boru Hattı’nı taşıyacak köprü, Kuzey Kafkaslar ve Orta Asya’ya açılmanın yanında Türkmen Doğalgazına da ulaşmanın adıdır Gürcüstan.
Azerbaycan açısından; Bakü-Hazar Petrolleri’nin dünyaya aktarımı, tarihi ve etnik bağların olduğu Türkiye ile irtibatın adıdır Gürcüstan.
Tarih boyunca göçlerin güzergahında yer alan ve kuzeyle güneyi birbirine bağlayan kavşak noktası konumunda olan Gürcüstan, bir yerlerden kaçanların sığınağı yüksek sıradağlara sahip Kafkasya’nın güneyinde, Kafkas Ötesi manasına gelen Transkafkasya’nın Karadeniz’e açılan kapısıdır. Transkafkasya’nın diğer iki devleti olan Ermenistan ve Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya’nın da dünya ile irtibatı Gürcüstan üzerinden sağlanmaktadır.
Hazar Petrolleri’nin ve Orta Asya Doğalgazı’nın batıya taşınması da söz konusu ülke üzerinden olması durumu bir realitedir. Bütün bunlara ilaveten küresel güç olama iddiasında ve uğraşında olan ABD’de bu doğrultuda Kafkasya’ya yerleşme niyetinde olup, hedefine Gürcüstan üzerinden ulaşmayı planlamaktadır. Zira petrol ve doğalgaz kaynaklarını kontrol etmek, Rusya ve Çin’i, Türkiye ve İran’ı baskı altında tutmak için; Afganistan-Irak denkleminde birde Kafkasya ayağına ihtiyaç duyulmaktadır. El-Kaide bahanesi ile Gürcüstan’a girmek ve bu bağlamdaki faaliyetler küresel planlar göz önüne alınarak anlamlandırılmalıdır.
Komşuları ve küresel güçler açısından bu derece öneme haiz olan ülke, ekonomik problemleri, etnik çatışmaları ve bağımsızlık yanlısı söylemleri içinde barındıran, askeri yönden zayıf bir durumdadır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı(KEİT)’’na üyedir. Ayrıca doğuda kalan Hıristiyan kardeşleri temsil ettiği için Avrupa tarafından da sahiplenilmektedir. 1810’larda Rusları Kafkaslara davet eden Gürcüler, şimdi ise Rus etkisinden kurtulmak için AB, ABD, Türkiye gibi unsurları RF’ye karşı kullanmaktadır. Gürcüstan 2005’te NATO’ya girmeyi hedeflemektedir.
Jeopolitik, ekonomik ve stratejik açılardan öneme sahip olan Gürcüstan kendi içinde etnik problemlere sahip oluşunun yanında, büyük güçlerin ve komşu ülkelerin çatışma alanı haline gelmiştir. Son seçimler ve “Kadife Devrim” diye adlandırılan olaylar bunun göstergesidir. Bu durumu izah edebilmek için önce Gürcüstan’ın kısa tarihini anlatmalı ve ardından da bağımsızlık sonrası 14 yılda yaşanan problemleri dile getirmek gerekmektedir.
3. KISA TARİHİ
Gürcüstan M.S. 330’da Hıristiyanlığı kabul etmiştir. 650’li yıllara gelinceye kadar Bizans-İran çekişmesine sahne olan bölge bu tarihten 1000’lere kadar Abbasi kontrolüne girmiştir. III.Bagrat(975-1014) bağımsız bir devlet kurmuş , I.Aleksandır’ın 1443’te ölümü ile de bu devlet yıkılmıştır. 1453 tarihinde İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethi, Gürcüstan’ın Avrupa ile olan irtibatını koparmıştır. 1510-1780 yılları arasında bu seferde Osmanlı-İran çekişmesinin bölge üzerinde cereyan ettiği görülmektedir. Bu mücadelelerde kıyı kentlerinin devamlı surette Osmanlı elinde kalmıştır. Bu dönemde başka bir aktörün de Kafkaslar da ve doğal olarak Gürcüstan da etkili olmaya başladığını görmekteyiz. Bu aktör Rusya’dır. Osmanlı 1565 Astrahan Seferi’nden başlayarak 1877-78’te yapılan ve tarihe”93 Harbi” adı ile geçen savaşa dek Ruslarla Kafkaslar üzerinde büyük mücadele içine girmiştir. Ancak bu tarihte Poti ve Batum’un Rusların eline geçişi ile Gürcüstan Rus kontrolüne girmiştir.
Rus egemenliğinde bölgenin sükunete kavuştuğu söylenemez. 1905 Rus ihtilalinde bağımsızlık isteyen Gürcüler kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1917 devrimi ve ardından gelen Bolşevik İhtilali sonucu Rusya’da oluşan karmaşa ortamı, Gürcü-Ermeni–Azeri ortaklığı ile Transkafkasya Federal Cumhuriyeti’ni doğurmuştur. 6 ay gibi kısa bir süre sonra bu federatif yapı dağılmış ve üç unsurda bağımsızlığını ilan etmiştir. 26 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Gürcüstan, Almanya’nın himayesine girmiş ancak Almanya’nın I.Dünya Savaşı’ndan yenilmesi ile İngiliz işgaline maruz kalmıştır. 1920’de İhtilaf Devletleri Gürcüstan’ın bağımsızlığını tanımışlar fakat Milletler Cemiyeti’ne dahil etmemişlerdir. 25 Şubat 1922’ye gelindiğinde ise Kızıl Ordu Tiflis’te Sovyet rejimini kurmuştur. 1924 Köylü Ayaklanması Kızıl Ordu tarafından bastırılmıştır. 1922-36 arası Gürcüstan, Transkafkasya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti’nin içinde Sovyetler Birliği üyesi olarak kalmıştır. 5 Aralık 1936’dan itibaren ise Gürcüstan, SSCB’nin asli unsurlarından biri haline gelerek Gürcüstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsüne yükselmiştir. “Glastnost” ve “Prestroyka”nın getirdiği rüzgar 19 Nisan 1991 tarihinde Gürcüstan’ı bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkarmıştır. Bağımsızlık BM ve Rusya tarafından tanınmıştır. Bağımsızlıkla birlikte problemlerde nüksetmeye başlamıştır.
4. BAĞIMSIZLIK SONRASI PROBLEMLER
a-Deniz Sınırları Meselesi
Bağımsızlıktan itibaren 6 yıl boyunca Türkiye ve Rusya ile deniz sınırlarının belirlenmesi, problem olarak sürmüştür. 1998’de Türkiye ile karasuları sınırı bir antlaşma ile çizilmiş, aynı yılın Haziran ayında da Rusya ile mutabakata varılmıştır. Böylece mesele diplomatik yollarla çözüme kavuşturulmuştur.
b-Abkhazya
Abhazlar, Gürcüstan’ın Karadeniz ile Kafkaslar arasında kalan bölgesinde yaşamakta olup Kuzey Kafkasya yerli (otokton) halklarına mensupturlar. 8.yy’da Gürcü kilisesine bağlanmış, Bizans ve çeşitli Türk devletlerinin kontrolüne girmişlerdir. Abkhazya 15.yy’da bağımsızlığını tekrar kazanmışsa da 1575-1810 arasında Osmanlı hakimiyetinde yaşamıştır. 16.yy’da kendi istekleri ile müslüman olan Abhazlar, 1810’dan 1864’e kadar Rus-Kafkas mücadelesinde yer almışlar, mücadelenin kaybedilişinin ardından diğer Kafkas Halkları ile beraber Osmanlı topraklarına sürülmüşlerdir. Sürgün sonrası bölgeye Ortodoks Gürcüler, Ruslar, Ermeniler, Rumlar ve Estonlar göç ettirilmiştir.
1918’de kurulan Dağlık Kafkas Cumhuriyeti’nin asli unsurlarından biri olan Abkhazya, önce Gürcüler ardında da 1921 yılında Kızıl Ordu’nun eline geçmiştir. 1922’de Gürcü Abhazlar’dan oluşan “Anlaşmalı Sosyalist Federal Cumhuriyet” kurulmuş, 1931’de ise Stalin Abkhazya’yı özerk cumhuriyet olarak Gürcüstan’a bağlamıştır. 1931-53 dönemi Abkhazya için soykırım ve asimilasyon yıllarını muhteva etmiştir(Stalin’in dönemi). 1967’de 1978’de bölgede Gürcü-Abhaz çatışmaları meydana gelmiş, bunun üzerine 1978’de Abkhazya’nın durumunu bir nebze düzelten anayasa kabul edilmiştir.
Abhaz-Gürcü savaşı öncesi Abkhazya’nın 560.000’lik nüfusunun %44’ünü (220.000) Gürcüler oluştururken; %17’sini (93.000) Abhazlar oluşturmaktaydı. 1989’da Gamsakhurdia’nın Gürcüstan’ın başına gelişi olayların seyrini değiştirmiş, milliyetçi politikalar gerginliği tırmandırmıştır.
1991 yılına gelindiğinde Gürcüstan, 1921-88 arası Abkhazya ile alakalı bütün hukuki karar ve yasaları kaldırmış, 1921 anayasasına döndüğünü ilan etmiştir. Bu gelişme üzerine Abhaz yönetimi de 1925 anayasasına döndüğünü açıklamıştır. Bu anayasaya göre Abkhazya egemen bir devlet olarak Gürcüstan ile ittifak bazında “birlik” oluşturmaktaydı. 14 Ağustos 1992’de Abhaz parlamentosu Gürcüstan ile nasıl bir birlik oluşturulması gerektiğini görüşmek üzere toplanacaktı. Ancak aynı tarih Gürcü askeri birliklerinin Abkhazya’ya girişinin tarihi olmuştur.
Gürcüstan birlikleri Gali, Oçamçira, Gagra ve başkent Suhum’u ele geçirmiştir. Abhaz direnişi Kuzey Kafkas Cumhuriyetleri’nden (Adigey, Kabartey-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan ve Dağıstan) ve Abhaz diasporasından gelen gönüllülerin de desteği ile şiddetlenmiştir. Savaşta teçhizat ve lojistik konularında Rusya’nın Abkhazya’ya destek verdiği görülmüştür [1] . 23 Ağustos 1992’de Abkhazya bağımsızlığını ilan etmiş ancak diğer devletlerce tanınmamıştır. 27 Eylül 1993’e gelindiğinde bütün Abkhazya Gürcü işgalinden kurtulmuştur. Savaşta 7000 insan ölürken 220.000 Gürcü mülteci konumuna düşmüştür.
BM, AGİT ve Rusya Federasyonu (RF) gözetiminde başlatılan barış görüşmeleri; 1993-2001 arasında 350’den fazla toplantı yapılması ve 400’e yakın belge imzalanması ile son bulmuştur [2] . BM Gürcüstan gözlemsi misyonu (UNDMIG) 1994’te kurulmuş ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Barış Gücü’de Gürcü-Abhaz sınırına konuşlandırılmıştır. Gürcüstan 1992’de BDT’ye üye olmuş ve Rus askeri üslerinin ülkeye konuşlanmasını kabul etmiştir. [3] Gürcüstan’ın isteğiyle 1995’te BDT Abkhazya’ya ambargo uygulamaya başlamıştır. 26 Mayıs 1998 tarihinde Gali bölgesinde taraflar arasında çatışma çıkmıştır. 1997’de Abkhazya bağımsızlıktan vazgeçip federetif yapıyı kabul ettiğini Gürcüstan’a bildirmiştir. Ancak yanıt alamayınca bundan vazgeçmiştir. 1994’de ara verilmek zorunda kalınan diplomasi süreci 1998’de tekrar başlamıştır. 3 Ekim 1999’da Abkhazya’da yapılan referandum sonucu %98 bağımsızlık yönünde oy kullanılmıştır. Gürcüstan bu isteği kabul etmemekte ve Abkhazya’yı otonom bir bölge statüsünde kabul etmekten ileri geçmemektedir. İki taraf arasında mülteciler meseleside çok önemli bir konuyu teşkil etmektedir. 220.000 Gürcü’nün dönüşünü Gürcüstan bir anda olmasını isterken, .abhazlar bu dönüşü kademeli hale getirmek istemektedir. Diğer taraftan 60-70 bin civarında Gürcü’nün geri döndüğü bilinmektedir.
Şu ana kadar BM ve AGİT Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünden yana tavır koymuşlardır. Buna karşın Rusya Abhazlar’dan yana tutum sergilemektedir. Rusya Abhazlar’ın büyük bölümüne Rus pasaportu vermiş ve Adler ile Suhum arasında demiryolu kullanıma açılmıştır. Gürcüstan’a vize uygulayan Rusya, Abkhazya’ya ve Gürcüstan’ın diğer sorumlu bölgesi Güney Osetya’ya serbest geçiş hakkı tanımıştır. Abkhazya’nın belirsizlik hali her geçen gün onu Rusya’ya yaklaştırmaktadır. Abhaz-Gürcü sınırı olan İngur Nehri boyunca Rus askerleri barış gücü olarak görev yapmaya devam etmektedir. Gürcüstan’ı n Abkhazya probleminin ne zaman biteceği konusu hala netleşmemektedir. Savaşın üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen barış gelmemiş yada getirilmemiştir.
b- Güney Osetya
Gürcüstan’ın bir diğer problemli bölgesi ise ülkenin kuzeyinde yer alan Güney Osetya’dır. Kafkas Sıradağları’nın kuzeyinde kalan Kuzey Osetya ise RF’ye bağlıdır. [4] Osetler Doğu Ortodoks Hrıstiyan’dırlar ve köken olarakda Hint-Avrupa kökenli oldukları kabul edilmektedir. Osetler’in 1918-21 arasında Gürcülere karşı Ruslar’ın yanında yer almaları, Gürcü-Oset gerginliğini ortaya koyan önemli unsurlardandır. 1922’de Güney Osetya Gürcüstan içerisine özerk bölge olarak dahil edilmiştir. 1936’ya gelindiğinde ise Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsünü kazanmıştır. Güney Osetya kuzey ile birleşmek için defalarca girişimde bulunduysa da Sovyet Yönetimi buna olumlu cevap vermemiştir.
1989 yılı Gürcü-Oset gerginliğinin tırmanışa geçtiği yıl olmuştur. Bu tarihte Güney Osetya Özerk Bölge statüsünden Özerk Cumhuriyet statüsüne yükselmek istediğini belirtmiş, Eylül 1990’da ise “Güney Osetya Demokratik Sovyet Cumhuriyeti”ni ilan etmiştir. 20 Kasım 1990 tarihinde Gürcü parlamentosu Güney Osetya’nın özerkliğini kaldırmış ve bölgeyi doğrudan Tiflis’e bağlamıştır. Gürcüstan Milli Muhafız Ordusu ile Oset milisler arasında başkent Tshinvali merkez olmak üzere başlayan çatışmalar 1992’ye kadar devam etmiştir. Savaş sırasında Osetler Kuzey Osetya’ya, Gürcüler ise Gürcüstan’a göç etmek zorunda kalmışlardır. Binlerce insanın ölümüne yol açan çatışmalar Rusya’nın baskısıyla 10 Haziran 1992’de yapılan ateşkes antlaşması sonucu durmuştur. Gürcü-Oset sınırına 15 bin kişilik Rus barış gücü konuşlandırılmış, 25 Temmuz 1992’den itibaren mülteciler geri dönmeye başlamışlardır. 1994 ilkbaharında büyük çatışmalar meydana gelmiştir. Kasım 1996’da yapılan seçimlerde Ludvig Çubirov oyların %60’ını alarak Güney Osetya devlet başkanı olmuştur.
Güney Osetya devamlı surette Rus yanlısı politikalar gütmektedir. Ruslar’ın 1800’lerden itibaren Kafkaslar’a gelişine karşı direnmeyen Osetler, Kafkas sürgününden de nasibini almamışlardır. Bölgeye ABD’nin giriş yapmasıyla Rusya’ya daha da yakınlaşan Güney Osetya’ya, önce 12 Temmuz 2002’de Abkhazya ile askeri işbirliği antlaşması imzalamış, ardından da aynı yılın 31 Mayıs’ında Abkhazya ve Rusya ile Gürcü saldırılarına karşı işbirliğine gideceklerini dile getirmiştir. Osetler’in bu tutumuna karşı Gürcüstan ise Gürcü topraklarında ilk defa bir NATO tatbikatı yaptırmıştır [5] . Abkhazya problemi gibi Güney Osetya problemi de hala çözülememiştir.
c- Acara
Karadeniz kıyısında Rize Dağları ve Çoruh Irmağı aşağısında kalan Batum merkezli Acara Özerk Cumhuriyeti, 400 bin üzerinde nüfusa sahiptir. Nüfusun büyük bölümü (1989 itibarı ile 392000) müslüman olan Acara da tarihi, etnik ve dinsel bazda problemleri içinde barındıran bir bölgedir. Yavuz Sultan Selim dönemi sonu ile Kanuni döneminin başlarında Osmanlı hakimiyetine giren bölge, 1878 Berlin Antlaşmasıyla Ruslara verilmiştir. 1918’de Çarlık’ın yıkılışı ile tekrar Osmanlı toprağı olduysa da 1921’de Sovyetlere geri verilmek zorunda kalınmıştır.
16 Temmuz 1921’de Gürcüstan’a bağlı özerk cumhuriyet statüsünü kazanan Acaralar, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Kazakistan’a sürülmüş ve Stalin’in ölümü ile geri dönmüşlerdir. Gürcüstan’ın bağımsızlığından sonra Acara’ın statüsü değişmemiştir. Ancak Tiflis-Batum arası ekonomik sebeplerle gerginlikler yaşanmakta olup bunun yanında Acara Rusya’yı garantör olarak görmektedir. Batum’da bulunan Rus askeri üssünün devamını istemekte, diğer taraftan da sınırların korunmasını yerel birliklere bırakmakta olup Gürcü ordusunu bölgeye sokmamaktadır [6] .
“Kadife devrim” adı ile kabul edilmiş olay, Acara meselesini gündeme getirmiştir. Yaşanan gelişmelere ilerleyen satırlarda yer vereceğiz.
d- Ahıska Türkleri
Türkiye sınırına bitişik olan Ahıska bölgesi, Ruslar tarafından Mesketya adı ile isimlendirildiği için bu bölgede yaşayanlar Mesket Türkleri olarakta anılmışlardır. Şu an Mesheti olarak anılan bölge, 1578’de 3. Murat devrinde Osmanlı idaresine girmiştir. 1829 Osmanlı-Rus savaşı sonucu yapılan Edirne Antlaşması ile Rusya’nın eline geçmiş olan bölgeden 1877-78 (93 Harbi) yıllarında Osmanlı topraklarına yoğun bir göç yaşanmıştır. 1919 Gürcüstan’ın eline geçen bölge daha sonra Gürcüstan ile birlikte Rusya egemenliğine girmiştir. 1921 Kars Antlaşması ile Ahıska’nın bir bölümü Türkiye’de bir bölümüde Rusya’da kalmıştır. 2. Dünya Savaşı’nda 40 bin genç Rus ordusunda görev yapmak için alınmıştır. Geride kalan ihtiyar, çocuk ve kadınlar, demiryolu yapımında çalıştırılmışlardır. Bu demiryolları ise 14 Kasım 1944’te 91 bin Ahıska Türkünü Stalin’in emriyle Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın Fergana Vadisine sürgüne götürmüştür. Sürgüne gönderilenlerin topraklarına Gürcüler yerleştirilmiştir. Şu an Özbekistan, Türkiye ve diğer ülkelerde yaşayan Ahıska Türkleri ana yurtlarına dönememektedirler. Türkiye Gürcüstan’dan bunun çözümünü isterken Rusya’da Gürcüleri köşeye sıkıştırmak için Ahıska meselesini bir koz olarak kullanmak istemektedir. Sürgünde yaşayan Ahıskalılar ise sürgün üzerinden 59 yıl geçmesine rağmen geri dönmek istiyorlar ve bu isteklerinde Türkiye’den yardım bekliyorlar [7] .
e- Cavaheti Ermenileri
Gürcüstan’ın Ermenistan sınırında bulunan Cavaheti(Djavakheti, Javakheti, Cevaheti) bölgesinde 200 binin üzerinde Ermeni yaşamaktadır. Sovyetlerin son döneminde Cavaheti Ermenileri “Cavah” hareketi olarak önce Ermeni kültürel mirasını korumak için çalışmalar yaptılar. Ancak hareketin seyri ya bölgeye özerklik verilmesi ya da bölgenin Ermenistan’a katılması yönünde değişti. Ermenistan Azerbaycan ile olan problemi sebebi ile Cavaheti’ye sahip çıkmadı. Daha net söylemek gerekirse; Türkiye-Azerbaycan kıskacından çıkabileceği tek nokta olan Gürcüstan’la bir problem içine girmek istememiştir.
Cavaheti Ermenileri’ni Tiflis’le karşı karşıya getiren bir diğer mesele ise Akhalkalı Rus Askeri Üssü’ne Türk askerinin geleceği söylentisidir. Gürcüstan bu söylentiyi yalanlamıştır. Ekonomik problemlerin varlığı ise Ermeniler’le Tiflis’in yaşadığı problemlerin bir diğer boyutudur.
f- Pankisi Vadisi
Gürcüstan’la Rusya gerginliğini artıran ve bölge dışı güçleri (ABD) Gürcüstan meselesine dahil eden sorunların başında Pankisi Vadisi gelmektedir. Pankisi (Panki) Vadisi Gürcü-Çeçen sınırında 65 km. uzunluğa sahip ve Tiflis’in 190 km. Kuzey Doğu’sundadır. Vadide 8-12 bin Çeçen mülteci yaşamaktadır. Rusya, gerek 1. Çeçen savaşında (1994-96), gerekse 2. Çeçen savaşında (1999-...) bu vadide Çeçen direnişçilerin bulunduğunu iddia ederek vadiye müdahale etmek istemiştir. Gürcüstan buna izin vermezken Rusya, 2000-2002 yılları arasında vadiyi belli aralıklarla bombalamış ve Rus-Gürcü gerginliğinin artışına sebep olmuştur.
11 Eylül saldırılarını bahane ederek Afganistan’a giren ABD, El-Kaide militanlarının bu vadide barındığını iddia etmiş; Gürcü birlikleri ile beraber vadiye müdahalede bulunmuştur. ABD askerinin, şu an eğitim, danışmanlık ve teknik eğitim maksadı ile Gürcüstan’da 200 kişilik bir askeri personele sahip olduğu söylenmektedir. Ancak ABD’nin daha öte maksatlarla ve daha kalabalık bir şekilde bölgede olduğu söylentisi yaygındır.
Rusya bölgeye ABD’nin gelişinden rahatsız olmakla birlikte, Çeçen savaşçıların “terörist” kabul edilmesinin ve manevra kabiliyetlerinin kısıtlanmasının, kendisi açısından faydalı olduğunu düşünmekte ve bundan çıkar sağlamaya çalışmaktadır.
g- Rus Askeri Üsleri
Abkhazya, Güney Osetya, Acara, Cavaheti ve Pankisi Vadisi meselelerinde mevcut olan Rus-Gürcü gerginliğinin en önemli sebeplerinden birisi de Rus askeri üsleridir. Gürcüstan bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından bu yana Vaziani, Gudauta, Batum ve Akhalkalı (Akhalkalaki) üslerinden rahatsız olmuş ve bunların tasfiyesi için uğraşmıştır. Bu üslere ilaveten Abhaz-Gürcü ve Oset-Gürcü sınırlarına barış gücü kisvesi altında Rus askerinin yerleştirilmesi meseleye tuz biber ekmiştir. Zira çözümsüz bir şekilde 10 yılı aşkındır devam eden Abkhazya ve Güney Osetya, her geçen gün Rus kontrolüne girmektedir.
Bu duruma karşın Gürcüstan ABD, AB ve Türkiye’ye yaklaşarak Rusya’yı dengelemeye çalışmaktadır. 1999 yılında İstanbul’da yapılan AGİT zirvesinde imzalanan Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması’na (AKKA) binaen, Vaziani ve Gudauta üsleri 1 Temmuz 2001’de boşaltılmıştır. Aynı antlaşma gereği Gürcüstan’da bulunan Rus askeri gücü 153 tank, 241 zırhlı araç ve 140 topa indirilmiştir. Rusya ABD ekonomik yardımını şarta bağlanması ve diğer ekonomik sebeplerle bu duruma razı olmuştur. Diğer iki üs olan Akhalkalı ve Batum üsleri ise Rusya’nın Ermenistan’daki üsleri ile ikmal ve haberleşme bağlantısı açısından büyük önem arzetmektedir. Türkiye ve NATO’nun varlığı ve kendi askeri ihtiyaçları sebebi ile bu üsleri mümkün olduğunca elde tutmak istemektedir. Bu nedenle Gürcüstan’a kendisine olan 179 milyon dolarlık doğalgaz borcu karşılığında 15 yıl daha üsleri kiralamak istemektedir. Gürcüstan bu teklife sıcak bakmazken Rusya, AKKA kararları gereği 31 Aralık 2003’e kadar üsleri boşaltmış olmalıydı. Ancak Rusya üslerden çıkmamıştır.
5. PROBLEMLERİN ULUSLARARASI HALE GELMESİ
Rusya’nın yukarıda sayılan sebeplerle Gürcüstan üzerinde tahakküm kurmak istemesine karşın Gürcüstan, ABD ve Türkiye ile askeri ve ekonomik işbirliğine gitmiştir. Akhalkalı Rus Askeri Üssü’nün hemen yanında yer alan Manveli havaalanı, Rus askerlerince boşaltılmasının ardından Türkiye tarafından restore edilmiştir. Gürcü ordusunun eğitimi ve askeri üslerinin modernizasyonu konusunda ABD ve Türkiye Gürcüstan’a yardım etmektedir. Bu bağlamda 10 helikopter Gürcüstan’a verimiş ve ABD 1500 kişilik özel Gürcü birliğini eğitmiştir. Türkiye 1995 tarihinden itibaren Gürcüstan’a barış gücü adı altında subay ve gözlemci göndermektedir. Gori Askeri Eğitim Merkezi’nin restorasyonu da Türkiye tarafından üstlenilmiştir. Türk-ABD askeri eğitim uzmanları Aleksayava havaalanında askeri pilot eğitimleri vermektedirler. Türkiye 2002 Mart’ına dek Gürcüstan’a 14 milyon dolar askeri yardım yapmıştır. [8]
Görüldüğü üzere mevcut problemlerde ABD-AB ve Türkiye Gürcüstan’dan yana tavır takınmaktadır. Bu cenah “Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünün korunması” konusuna büyük önem verirken; Rusya karşısında Gürcüstan’ı desteklemekte, askeri ve ekonomik yardımda bulunmaktadır. Özellikle ABD açısından Gürcüstan’ın Rusya kontrolüne girmemesi gerekmektedir. “Gürcüstan’ın toprak bütünlüğünü bozacak her türlü eyleme karşı olduğunu” ilan eden ABD; [9] bu politikasının faydasını 2. Irak savaşında (2003 Mart-...) Gürcüstan’ın topraklarını ABD ordusuna açması ile görmüştür.
Buna karşın Rusya askeri üslerinin devamı ve bölgenin kendi kontrolünden çıkmaması için Abhazları, Osetleri ve Acaraları desteklemekte, Cavaheti Ermenileri ve Ahıska Türklerini Gürcüstan’a karşı koz olarak kullanmaktadır, Gürcüstan’dan kopan her parçanın kendine daha yakınlaşacağını düşünmektedir. Rusya bugün Abkhazya ve Güney Osetya’ya vize uygulamamakta ve Abhazlarla Osetlere Rus vatandaşlığı hakkını vermektedir. Bu durum söz konusu bölgelerin Rusya’ya fiilen bağlı hale gelmesi demektedir.
Rusya açısından bir diğer önemli mesele ise Çeçenistan’dır. SSCB’nin yıkılışında Afganistan’ın yaptığı etkinin aynısını Çeçenistan’ın bağımsız bir devlet olarak dünyaca tanınması yapacaktır. Çünkü özellikle Kuzey Kafkasya (Dağıstan, İnguşetya, Adıgey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Kuzey Osetya) için bağımsızlığın ilk örneği olacaktır. Bunu diğer bölgelerde izleyebilir. Böylece Altın Ordu Devletinin yıkılışı ile büyüyen Rus etkisi, ilk geri adımda SSCB, ikinci geri adımda da RF’nin dağılışı ile eskiye dönebilir. Bu öngörüyle Çeçenistan’daki Rus baskısı insan hakları ihlallerinin zirvesine ulaşmıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi bütün Kuzey Kafkasya’yı ve doğal olarak Çeçenya’yı dünyaya bağlayan kapı , Gürcüstan’dır. Rusya Çeçen direnişini Gürcüstan boyutunda da çevrelemek ve yok etmek istemektedir. Pankisi Vadisi’nin bombalanması da bu yüzdendir. Bütün bu sebeplerden ötürü Rusya, Gürcüstan’ı kontrol altında tutmak istemektedir. Bu maksatla Gürcüstan’da mevcut problemleri körüklemekte, ABD-AB-Türkiye cenahına karşı RF-Ermenistan birliği ile cevap vermeye çalışmaktadır.
Küresel ve bölgesel hesaplaşmaların ortasında yer alan Gürcüstan, Abkhazya, Osetya ve diğer problemlerini çözmeye çalışmaktadır. Ancak çözüm mevcut Gürcü yönetimi ile ya da Kafkasya’nın mevcut yapısı ile çözülebilecek bir durum arz etmemektedir. ABD ve Rusya’nın insafına bırakılmış bir çözüm pek akıl karı olmasa gerektir. Zira her ikisi içinde bölünmüş, parçalanmış, devamlı dışardan yönlendirilen ve etki altında kalan, Gürcüstan ve tüm Kafkasya, en iyi çözüm olarak görülmektedir. Oysaki gerçek çözüme dış etkilerden arındırılmış bir ortamda ulaşılacaktır. Burada, bölgede yaşayan tüm gruplara sorumluluk düşmektedir. Bölge problemleri ancak yine bölge içerisinde karşılıklı işbirliği ile çözülebilir.
Örneğin Kuzey Kafkasya’nın bölünmüşlük halinin ortadan kalkışı ve sorunların bir üst platformda ( Kuzey Kafkasya Federasyonu ya da Kuzey Kafkasya Birliği-adından ziyade fonksiyonu önemlidir diye düşünmekteyiz) diyalog yoluyla çözülmesi mümkündür. Bunu tarihte görmekteyiz. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1918-21) ve “Müridizm Hareketi” olarak adlandırılan dönemlerde bölge, kendi sorunlarını yine kendi birliği içinde konuşabilmiş ve çözüme dair adımlar atabilmiştir.
6. GÜRCÜSTAN’DA SON GELİŞMELER
Moskova Knezliği’ni Rus İmparatorluğu’na dönüştüren Deli Petro, SSCB’nin en sert diktatörü Joseph Stalin ve Ruslar’ın yeni çarı Viladimir Putin birer Gürcü’dür [10] .
Rusya için bu derece önemli şahısları çıkaran Gürcüstan bugün nereye doğru gidiyor? Glasnost ve Prestroyka dönemi SSCB’sinin dış işleri bakanı Eduard Şevardnadze’yi kim ve niçin, hemde bu derece batı yanlısı olduğu bir dönemde alaşağı etti? Bundan sonra Gürcüstan’ın seyri nasıl olacak?
Bu sorulara cevap verebilmek elbette kolay değildir. Önce tespitleri yapmak gerekirse; Gürcüstan aşırı milliyetçi Gamsakhurdia döneminde SSCB yıllarında donmuş sorunları çözdü ve tırmanışa geçirdi. Ardından 1992’de ABD’nin başa getirdiği Şevardnadze diplomatik yollarla problemin üzerine yürüdü. Türkiye’nin ilişkilerinin en iyi olduğu komşu oldu. ABD ve Avrupa ile çeşitli konularda işbirliğine gitti. Rusya’yı dengelemeye ve bölgeden uzaklaştırmaya çalıştı. Ermenistan ve Azerbaycan gibi iki hasım ve komşu ülkeyle iyi ilişkiler içine girdi. Diğer taraftan BDT’ye de 1994’te üye oldu. Gerektiğinde problemlerin çözümünde Rusya’yı da işin içine kattı ve hakem olarak gördü. Kısaca söylemek gerekirse Şevardnadze Gürcüstan’ı önceliyordu ve gerektiğinde bağımsız hareket edebiliyordu.
2 Kasım 2003 tarihinde Gürcüstan’da milletvekili genel seçimleri yapılmıştır. Seçime katılım %62’dir. Seçmen listeleri tam olarak açıklanmamış, Kodor bölgesine de pusulaların ulaşmadığı bildirilmiştir. Seçim sonuçlarının açıklanması çok gecikmiştir. 20 Kasım da açıklanan seçim sonuçlarına göre; Şevardnadze destekli “Yeni Gürcüstan İçin” bloğu %21,32, “Demokratik Uyanış Birliği” bloğu %18,84 ve Nino Burjanadze’nin Demokratlar bloğu %8,79 oy aldığı açıklandı. Sınır dışında kullanılan 80.000 oy geçersiz sayılırken; AB, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere çeşitli çevreler seçime hile karıştırıldığı duyurdular.
Saakaşvili ve Burjanadze taraftarları, seçimin hemen ardından seçimlerin hileli olduğu gerekçesi ile protesto gösterilerine başladılar. Muhalefeti oluşturan diğer grupların gösterilere katılmadıkları görüldü. 23 Kasım’a, yani parlamentonun açıldığı güne kadar süren eylemler; parlamentonun basılması ve Nino Burjanadze’nin geçici cumhurbaşkanı ilan edilmesi ile yeni bir boyut kazandı. Rusya Dış İşleri Bakanı İgor İvanov, muhalefetle Şevardnadze arasını bulmaya çalıştıysa da bir sonuç alamadı. Muhalefet taraftarları Şevardnadze’nin evinin etrafında toplanmaya başladı ve tüm dünyaya Şevardnadze’nin istifa ettiği duyuruldu. Seçimlere kadar başkanlık yapacak Burjanadze, en kısa sürede NATO ve AB üyeliklerini hedeflediklerini açıklarken, yeni seçim için ABD’den 5 milyon dolar isteneceği haberi Reuters’e aktarılmıştır. [11] Bu haber olayın ABD boyutunun bir göstergesi olsa gerek.
Şevarnadze, ABD’nin kendine ihanet ettiğini ileri sürmüş, Irak için kendisinden yardım istendiğinde yardım ettiğini, Soğuk Savaşı’ın bitiminde önemli bir rol üstlenmesine rağmen Batı tarafından yüz üstü bırakıldığını dile getirmiştir. Şevardnadze: “Dünya da kim Şevardnadze’nin bir Çavuşesku ya da Miloseviç olacağına inanırki? Her şey hazırdı, asker,polis, büyük kalabalığa baktım ve asla sakinleştirilemeyeceklerini gördüm. Çok kan akacağını anladım. İşte o sabah arkadaşlarıma tek yolun istifam olduğunu söyledim.” [12] O böyle derken asker ve polisin emirlere itaat etmediği de bilinmektedir. Söz konusu askerinde ABD tarafından eğitildiğini hatırlatarak dikkatleri çekmek isteriz.
Bu olaylar karşısında en kritik gelişmeler Acara Özerk Cumhuriyeti’nde meydana gelmiştir. Acara yönetimi ile Saakaşvili’nin başını çektiği muhalefet arasında gerginlik yaşanmaktadır. Acara yönetimi başkanı Aslan Abaşidze Şevardnadze’yi muhalefete karşı aşırı demokrat davranmakla suçlamış ve bütün suçu muhalefete atmıştır. Muhalefet destekli öğrenci hareketi Kmara’(Yeter)ya mensup kişiler Acara’da seçim dönemi gözaltına alındılar. Kadife devrimin gerçekleşmesi ile Acara olağanüstü hal ilan etti, Tiflisle ilişkileri kesti, Abkhazya ve Güney Osetya olaylarını hatırlatarak bağımsızlık sinyalleri verdi. Türkiye ve Rusya Abaşidze’ye gerilimi tırmandırmaması ve uzlaşmaya yanaşması gerektiği mesajını verdiler. Diğer taraftan Abkhazya, Güney Osetya ve Acara başkanları Moskova da gelişen olayları değerlendirmek üzere toplanmışlardır. Acaralar gibi sürgündeki Ahıskalılar da gelenin gideni aratacağı düşüncesine sahiptirler. [13]
Kadife Devrim’in arkasında ABD’nin olduğu aradan geçen zaman içerisinde ortaya çıkmıştır. Rusya, Şevadnadze’yi devirme olayının haftalar öncesinden ABD tarafından planlandığını ve ABD Büyükelçisi’nin Şevardnadze’yi iknada büyük rol oynadığını iddia etti. Darbenin hemen ardından ABD ve AB’nin yapılanları onaylaması bu iddiayı doğrular niteliktedir. Bir başka olayda uluslararası “Para Sihirbazı” George Soros’un vakıflarının(Açık Toplum ve Gürcüstan Vakfı) Saakaşvili ekibine 3 milyon dolar destek verdiğinin ortaya çıkmasıdır. Bilindiği gibi Soros, son Asya Krizi’nin mimarıdır ve bu tür işlerle de ilgilenmektedir. Zaten Şevardnadze de darbeyi Soros, AB ve ABD’nin gerçekleştirdiğini dile getirmiştir.
Söz konusu olayda Saakaşvili’nin destekçisi Kmara (Yeter) adlı öğrenci hareketinin rolü büyüktür. Örgüt, 2000 Eylül’ünde Sırbistan’da Miloseviç’i iktidardan indiren Otgar (Direniş) Örgütü’nden “Darbe nasıl yapılır?” eğitimi almıştır. Yaklaşık 1000 Kmara mensubuna eğitim veren örgütün başka ülkelerin örgütlerine de eğitim verdiği, hatta 2001’de Beyaz Rusya’da başarısız bir girişimin yaşandığı da söylentilerin arasındadır. [14]
Peki Kadife Devrim sadece dış güçlerin müdahalesiyle mi meydana geldi? Sebeplerin en önemlisi bu belki, ama tek yalnız bir şey ifade etmiyor. Yaygın hale gelen yolsuzluk, organize suçlar, Abkhazya ve Güney Osetya gibi etnik problemler sonucu doğan savaş halinin devamı ve kesin barışın bir türlü sağlanamaması, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik halin kötülüğü ve halkın sorunlarına çözüm bulunamamış olması gibi sebepler söz konusu olayların ortaya çıkışına yardımcı olmuştur. Kendi içinde barışık bir Gürcüstan’da böylesi müdahalelere fırsat doğmazdı herhalde.
Bir diğer soru ise ABD kendisinin başa getirdiği Şevardnadze’den neden vazgeçti? Bu soruya Jonathan Steele Şöyle cevap veriyor: “İki şey ABD’nin değişime gitmesine yol açtı. Biri istikrarsızlık korkusu ve eğer göstericiler hızlı bir biçimde kendi yollarına gitmeselerdi, iç savaştı. Bush yönetimi, geçen yıl [2002] Rus devlet kontrollü gaz devi Gazprom’un Gürcüstan’a yardımı sürdürmek için uzun dönemli bir anlaşma yapmasına köpürmüştü. Önce, ABD Büyükelçisi Richard Miles, Washington’un bu tarz anlaşmalarda önceden haberdar edilmesi gerektiği konusunda şikayet etti. Daha sonra Bush’un Enerji Danışmanı Steven Mann, Şevardnadze’yi bu anlaşmayı başlatmaması yönünde uyarmak için Tiflis’e uçtu...” [15]
Yukarıda görüldüğü üzere Şevardnadze gerektiğinde ABD’ye rağmen adımlar attı ve karşılığını bu şekilde gördü. Daha önce zikrettiğimiz gibi ABD’nin küresel planlarında Gürcüstan’ın Kafkasya düzleminde özel bir yeri vardır. Şu ana dek Afganistan ve Irak’a yerleşen ABD, Gürcüstan’daki varlığını ve etkisini güçlendirmek istemektedir. Türkiye’nin Irak Savaşı’nda istediği desteği tam vermeyişi (ikinci tezkere ile ABD askerinin Türk topraklarına konuşlanması reddedilmiştir) ABD’yi Gürcüstan hususunda daha net ve aktif politika izlemeye itmiştir. Gürcüstan ABD için emirlerini yerine getirecek bir ülke olmalıdır. Olayların seyri bu durumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ortaya çıkaracaktır.
Ve 4 Ocak 2004, Gürcüstan’da yeni seçimler yapıldı. 1.769.000 seçmen sandık başına gitti. Katılım %80 olarak açıklandı. Devrik Cumhurbaşkanı Şevardnadze, Saakaşvili’nin defalarca seçime kadar ülkeyi teketmesini istemesine rağmen oyunu kullandı. Gazeteciler “Oyunuzu Saakaşvili’den yana mı kullandınız?” diye sorarken Şevardnadze “Doğru cevaba yakınsınız” dedikten sonra Saakaşvili’yi zeki bir siyaset adamı olarak niteledi. Seçilecek başkanın ülke için iyi çalışmasını temenni etti. [16]
Seçimde beş aday yarıştı ve yarışı Ermeni asıllı Saakaşvili oyların %86’sını alarak kazandı. 35 yaşında evli ve bir çocuk babası olan Saakaşvili, Kiev Üniv. Uluslararası Hukuk mezunudur. Yüksek lisansını Colombia Üniversitesi’nde, doktorasını ise George Washington Üniversitesi’nde yapmış olup Strasburg’daki Uluslararası İnsan Hakları Enstitüsü’nden diploma almıştır. 1995’te Gürcüstan Parlamentosu Reform ve Hukuk Komitesi Başkanı seçilmiş, ardından da 1999’da milletvekili olmuştur. Ekim 2000’de Adalet Bakanı görevini almış ancak yolsuzlukları gerekçe göstererek Eylül 2001’de istifa etmiştir. Aynı yıl tekrar milletvekili seçilmiştir. Bakanlık görevini bıraktıktan sonra Ulusal Hareket Partisi’ni kuran Saakaşvili, Gamsakhurdia ve Şevardnadze’den sonra Gürcüstan Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Onun döneminin nasıl olacağı merakla beklenmektedir.
Saakaşvili’nin ilk açıklamaları; yolsuzluklarla mücadele, sosyal adaletin sağlanması, ülkenin birlik ve beraberliğinin korunması, Abkhazya ve Güney Osetya problemlerinin çözümü gibi söylemlerin yanında Avrupa ile bütünleşmenin hız kazanacağı mesajlarını vermektedir.
Gamsakhurdia milliyetçi bir liderdi. Onun döneminde Gürcüstan bağımsızlığını ilan etmiş, Güney Osetya ve Abkhazya olayları da patlak vermiştir.
Şevardnadze, SSCB’nin son dışişleri bakanı idi. 1992’de büyük ümitlerle Rusya’dan davet edildi. Devlet Başkanı oldu ve Gamsakhurdia gibi muhaliflerle mücadele etti. Mücadeleyi kazanıp tek adam olan Şevardnadze, Abkhazya ve Güney Osetya problemlerini çözemedi. Ancak olayları askeri cepheden diplomatik cepheye taşımada pay sahibi oldu. Gün oldu ABD ile gün oldu Rusya ile beraber çalıştı. Nihayetinde SSCB ile ve doğal olarak RF ile bir bağı vardı. Rusya’yı ve yeni dönemi iyi bilen biriydi. Hatta 1989 sonrasını hazırlayan kişiler arasında Şevardnadze ismi zikredilmeye layıktır. Rusya açısından da Şevardnadze ehven-i şer durumundaydı. Çünkü şu an iktidara gelenler (Saakaşvili, Burjanadze ve Zhvania) tam manası ile ABD ve Batı yanlısıdırlar.
Saakaşvili ne milliyetçi ne de Rusya ile bir bağlantısı var. Ermeni asıllı olan şahıs, ABD’de eğitim almış olup Avrupa hayranı ve Batıcı bir karakter çizmektedir. Genç olması hasebiyle geçmişte yaşanan problemleri çözmek için uğraş vermiş birisi değildir. Yolsuzlukları bahane göstererek on bir ayın sonunda Adalet Bakanlığı görevinden ricat eylemiştir. Taşın altına pek elini koymamış gibi görünüyor. 1992-2003 arasında Gürcüstan’ı yönetmiş güçlü lider Şevardnadze’yi ABD desteğiyle devirmiş ve aynı dastekle seçimi kazanmıştır.
Bütün bu sayılanlardan sonra Saakaşvili’nin Gürcüstan için ne yapacağı görülecektir. Ama muhtemel olan; Gürcüstan eskisinden daha fazla ABD güdümüne girecektir. Zira yeni başkan ABD desteğiyle koltuğuna gelmiştir ve yerini koruması da ABD desteğiyle olacaktır.
Saakaşvili’nin belki de ilk imtihanı Acara’dır diyebiliriz. Acara yönetimi Şevardnadze’nin devrilişinin ardından Batum’da olağanüstü hal ilan etti. 4 Ocak’ta kaldırılan olağanüstü hal 8 Ocak’ta tekrar uygulamaya konuldu. Bölgeye giriş çıkışlar kontrolle sağlanmaya başlandı. Acara’ın nasıl bir seyir takip edeceği ve Saakaşvili’nin ne yapacağı diğer problemler açısından da önemlidir. Çünkü Acara’ın kazanacağı her hangi bir hal, Azeri ve Ermeni azınlığa örnek olacaktır. Nitekim bunun göstergesi olarak Cavaheti Ermenileri, yeni başkana “özerk bölge” statüsü kazanma isteğiyle başvurdular. [17]
4 Ocak seçimlerini boykot etmekten baskılar nedeniyle son anda vazgeçen Aslan Abaşidze, Saakaşvili’nin kendisini devirmek istediğini ve bu nedenle Kmara gibi örgütlerin silahlı bir isyan hazırlığında olduğunu belirtmiştir. Tekrar olağan üstü hal ilan edilen bölgede Kmara’ya mensup 5 kişi gözaltına alınırken, Abaşidze’nin 25 Ocak parlamento seçimlerinde nasıl bir tavır takınacağı merak konusudur.
Darbe sonrası ABD, Colin Powel ve ardından Donald Rumsfeld aracılığı ile Batum ve Akhalkalı Rus askerî üslerinin AKKA Antlaşması gereği boşaltılmasını Rusya’ya hatırlattı. Rusya’nın cevabı; önce üsleri boşaltmayacağı yönünde olmuş, iki üssün kapatılmamasını, üslere ve personele yönelik şiddet içeren bir davranışın “Kötü sonuçlara neden olabileceği”ikazında bulunulmuştur. Daha sonra ise Rusya, üsleri boşaltmak ve yeni garnizonlar kurmak için Gürcüstan’dan 500 milyon dolar istemiştir. Bunun üzerine ABD Tiflis’e yardım edeceğini dile getirmiştir. [18]
Bu gelişmeler meydana gele dursun Saakaşvili yönetimi, eski yönetimden bakanların ve bazı milletvekillerinin banka hesaplarını dondurmuştur. Ayrıca Gürcü Bayrağı değiştirilmiş, Ulusal Hareket Partisi’nin bayrağı Gürcü Milli Bayrağı olmuştur. Bayrak, beyaz ve kırmızı renkler üzerine işlenmiş kilisenin sembolü 5 adet Haç’tan müteşekkildir. Yeni yönetim değişime bayraktan başlamış oldu.
Saakaşvili, ABD-Rus çekişmesinin güçlü yaşandığı, 1,7 milyar dolar borcu olan ve ekonomik sıkıntı yaşayan [19] Gürcüstan’da bunca problemle nasıl baş edecek? Zaman bunu gösterecektir.
Mehmet Ali BOLAT
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kafkas Abhaz Dayanışma Komitesi Web Sayfası: www.Abkhazya.org.tr
[2] Ağacan, Kamil, Abkhazya’nın Rusya Tarafından Gizli İlhakı, Stratejik Analiz, Mart 2003, Cilt:3, Sayı:35, s.19.
[3] Henze, P.B., Gürcüstan ve Ermenistan: Sıkıntılı Bağımsızlık, Avrasya Etüdleri, Yaz 1995, Cilt:2, Sayı:2, s.28.
[5] Gül, N., Kafkasya, Stratejik Analiz, Temmuz 2002, Cilt:2, Sayı:27, s.189.
[6] Kafkas Vakfı Web Sayfası: www.kafkas.org.tr
[7] “Ahıskalılar Sürgünden Dönmek İstiyor”, Muharrem Coşkun’un Ahıskalılar Vakfı Başkanı Mehmet Oğuz ile Röportajı, Milli Gazete, 11.12.2003.
[8] Lebanidze, T., 11 Eylül Sonrasında Kafkasya’da Güvenlik Alanında İşbirliği Kaçınılmazdır, Stratejik Analiz, Nisan 2002, Cilt:2, Sayı:24, s.138.
[9] Ağacan, Kamil, ABD’nin Gürcüstan’a Asker Göndermesi: Terörle Mücadelede Üçüncü Cephe mi Yoksa Köşebaşının Tutulması mı ?, Stratejik Analiz, Nisan 2002, Cilt:2, Sayı:24, s.69.
[10] Yanılmaz, Cumhur, Küresel Kurtlar Sofrasında Gürcüstan, Anlayış, Eylül 2003, Sayı:4, s.57.
[11] Radikal, 25.11.2003.
[12] Radikal, 28.11.2003.
[13] Aynı Röportaj, Milli Gazete, 11.12.2003.
[14] Karakoç, Ekrem, Gürcüstan’da İpler Kimin Elinde?, Anlayış, Ocak 2004, Sayı:8, s. 76.
[15] Steele, Jonathan, Yeni Soğuk Savaş, The Guardian, Zaman, Milli Gazete, 04.01.2004.
[16] Gürcüstan’da Zoraki Seçim, Milli Gazete, 05.01.2001.
[17] “Gürcüstan’daki Emeniler Özerklik İstiyor”, Milli Gazete, 21.01.2004. Haberin ayrıntısında; Ermenilerin önce özerklik sonrada Ermenistan’a bağlanmak isteyecekleri ve bunun sonucunda “İkinci Yukarı Karabağ” olayının gerçekleşebileceği vurgulanmaktadır.
[18] “Rusya Para İstiyor”, Radikal, 15.01.2004.
[19] Gürcüstan’da emekli maaşı 7 dolar ve nüfusun çoğu günlük 4 dolar ile geçinmektedir.
İlgili Galeriler